Gönderi

200 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
22 günde okudu
Kendi Kendinin Efendisi Olma Mücadelesi
Sert dili, eleştirel tavrı ve yer yer de kişileri alaşağı eden ifadeleriyle yazar, özellikle öğrencilik hayatının,insanın her dakikasını mütemadiyen değerlendirmesi gerektiği, algılarının oldukça açık olduğu ve hem fiziksel hem zihinsel gelişiminin en önemli zamanları olduğu dönemin, doğru bir şekilde ele alınıp yönetilmediği takdirde nasıl yitip gittiğini, tembel bir yaşantının temellerinin nasıl oluştuğunu ve ayrıca insanın doğuştan gelen yaşam amaçlarına da ters düşmesi nedeniyle bu durumun ömür boyu mutsuzluk ve arayışa sebep olduğunu anlatıyor. Yazarın kendi döneminin eğitim sistemi sorunlarını adeta bugünün penceresinden bakıyormuş gibi anlatması ve aynı sorunların bugün de devam ediyor olması gerçeğiyle yüzleşmek insanı dehşete düşürmüyor değil. İrade güçsüzlüğünün nedenlerini anlatırken en çok da determinizm ve Spinoza'ya değinen yazar, özgür iradenin olmadığı ve kişinin, kişilik özelliklerini hiçbir zaman değiştiremeyeceği düşüncelerine öylesine öfkeyle karşı çıkıyor ki, bu varsayımlarla ilgili düşüncelerini ifade ederken alaycı tavrını asla esirgemiyor.İnsanın var olan kişilik özelliklerini değiştiremeyeceği düşüncesinin iradeyi güçsüzleştiren ve iradeyi geliştirme noktasında insanın cesaretini kıran bir handikap olduğunu ifade ediyor. İradeyi güçsüz kılan temel sorunları bir çok alt başlıkta inceleyen yazar, alışkanlıkların iradeyi güçlendirmesinden, çokça ve düzensiz bir çalışma şeklinin azar azar ve düzenli bir çalışma şekline göre tamamen verimsiz olduğunu ifade ederek bahsediyor. Ki bu aslında hepimizce bilinen bir durumdur, suyun taşı delmesini sağlayan gücünün fiziksel gücünden değil sürekliliğinden kaynaklandığını hepimiz biliriz, fakat iş o sürekliliği sağlama noktasına geldiğinde ne yazık ki söylendiği kadar basit olmadığını da tecrübe etmiş oluruz. İşte bu zorlukla baş ederken; çağrışım yasasından, kelimelerin gücünden, meditasyondan ve derin düşünme gibi birçok teknikten bahsediyor yazar, bu teknikleri de yavaş yavaş ve istikrarla hayata uyarlamanın, iradeyi kontrol edebilme gücü noktasında kalıcı ve uzun ömürlü bir başarıyı sağlayacağını anlatıyor bizlere. Özellikle gençlerin ergenlik döneminde durdurulamaz bir enerjiye sahip olması ve fizyolojik değişimlerin de etkisiyle şehvet duygusuna karşı nasıl bir tutum izlemeleri gerektiğini anlatırken, hem dikkati başka yöne çekme seçeneğinin hem de sahip olunan enerjiyi aktaracak çok daha verimli alanların var olduğunun altını çiziyor fakat burada şehvet duygusuna karşı çok sert ve kesin yargılarla konuşuyor, ki bu noktada yazarın düşüncelerine ben katılmıyorum özellikle cinsel dürtülerin bastırılmasının, onların kabul edilmeksizin uzaklaştırılmaya çalışılmasının ilerleyen yaşlarda kişide hem psikolojik hem de fizyolojik problemlere sebebiyet vereceğini düşünüyorum. Şehvet gibi baskın ve insanı uçuruma sürükleyebilecek bir duyguyla baş etmeye çalışmanın onu daha da güçlendirdiğini ifade ederken haklı olan yazar, ondan kaçmayı hatta olabildiğince kaçmayı tavsiye ederken bence yüzleşilmeyen ve kabul edilmeyen bir duygunun varlığını tamamen reddederek yanlış bir yönlendirmede bulunmuş. İradeyi güçlü kılmanın diğer faktörlerinden biri de şüphesiz ki beden sağlığı, neticede beden sağlığının muhafaza edilmediği ve özen gösterilmediği bir kişinin zihin gücü de iradeyi yönetebilecek hakimiyette olmayabilir ve yazar bu konuda o kadar güzel örnekler vermiş ki, bilhassa egzersiz konusunda kas gücü ve sağlığın birbiriyle paralel kavramlar olmadığı, çok kaslı görünen bir bedenin, çok sıska görünen bir bedene göre son derece sağlıksız olabileceğinden bahsetmesi, günümüzde daha yüksek bir popülariteye ulaşabilmek için spor salonlarında şişirilmiş bedenlerini sergileyen erkekleri getirdi aklıma. Sağlıklı olmayı tüm bedensel süreçlerin amacına uygun bir biçimde işlemesi, rahatlıkla nefes alabilmek ve hareket edebilmek olarak tanımlıyor ve tabi ki verimli çalışma süreci için yürüyüş yapmanın ne derece önemli olduğundan da bahsediyor, ki bulunduğumuz süreç içerisinde bizim için çok yararlı ve olumlu etkileri olan bir aktivite olduğunu düşünüyorum yürüyüş yapmanın. Kitabın ilk kısmında irade gücünün, kendinin efendisi olma mücadelesinin teorik bileşenlerini anlatan yazar ikinci kısımda da pratik bileşenleri anlatıyor, son olarak kamuoyundan ve öğretmenlerden bahsederken, bugün kamuoyu yerine rahatlıkla sosyal medyayı koyabileceğimiz bir bakış açısıyla insanın üzerinde kurulan baskıyı anlatıyor, kendi kendinin efendisi olma yolunda, kendini değerlendirmeyi, doğruyu görmeyi,kendi fikrine sahip çıkabilmeyi engelleyen zorbalığı ve baskıyı. Jules Payot'un 1909 yılında kaleme aldığı bu eserin ortaya çıkışından yüz yıldan bile daha uzun bir süre geçmesine rağmen, bugün okurken bana neler kattığını, neler öğrettiğini ve neleri yeniden hatırlattığını gördükçe dedim ki:" Bu kitap bir kez okuyup bırakılmamalı, her zaman yanımda durmalı ve ben her gün açıp muhakkak birkaç sayfa okumalıyım, okuduklarımı sık sık tazelemeliyim." Tüm okuyuculara da bu kitabı bir kez okuyup bırakmaktansa, kendilerini özellikle yorgun ve motivasyonsuz hissettiklerinde açıp tekrar tekrar okumalarını tavsiye ederim.
İrade Terbiyesi
İrade TerbiyesiJules Payot · Ediz Yayınevi · 201829,3bin okunma
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.