Yaşadığımız yüzyılda tüm çabalarımızı dış dünyayı fethetmek üzerine yoğunlaştırmış bulunuyoruz. Bunun neticesinde açgözlülüğümüz katlanarak tutkularımızı kamçıladığı için bizler de hiç olmadığımız kadar huzursuz ve endişeli bir ruh haline büründük. Tüm bunların sebebi, dıştaki fetihlerin bizi iç gelişmeye yönelmekten alıkoymasıdır. Esas işimizi, irademizi terbiye etmeyi, bir kenara attık ve akıl almaz bir sapkınlığa girerek zihinsel gücümüzün ve mutluluğumuzun en kuvvetli vasıtasının güçlendirilmesi işini şansa bıraktık.
Söylenene bakılırsa büyük sanatçıların elinde müzik aletleri daha da mükemmelleşirmiş. İşte biz in sanların durumu da pek farklı değildir. Hayatın bütünü hakkında uzun süre ve istikrarlı bir şekilde düşün düğümüz takdirde yaşadığımız şu anın bambaşka bir öneme sahip olmaması mümkün değildir, zira çalışmanın verdiği zevki ve tembellik ile ataletin acı akıbetini hayalimizde yaşamışızdır. Düşüncelerimiz ve eylemlerimiz artık daha zinde ve motive bir haldedir. Fakat ne acıdır ki hazırladığımız taslağa sık sık sık dönmez, planımızı tamamlamaz ve düşüncelerimizi güçlendirmezsek, dışarıdan zihnimize akın eden yeni düşünceler çok geçmeden her tarafı istila ederek kendilerinden önce gelenlere barınma imkânı tanımayacaklardır. Güzel dürtülerin işe yarayarak meyve vermesini istiyorsak onları mutlaka sık sık tekrar etmeliyiz.