"Taştan fışkıran bir pınar ol, suyu tutan bir kuyu olma."
Sevgili Coelho, bu cümleyle kitaba dair meramını özetlemiş diyebilirim.
Kuyunun içindeki suyu tercih ettiğimizde esasında karanlığı, derinliği, boşluğu, ulaşılmazlığı ve duvarlar içine sıkışmış yalnızlığı da tercih etmiş oluyoruz.
Bu durumda, ne kendimize ne de başkalarına aydınlığı ve renkleri tarif edemeyiz. Peki kim çekip kurtaracak bizi bu şizofrenik kuyudan?
Derinlik sesimizin duyulmasına mani olacak ki çektiğimiz yalnızlıkla beraber bizden başka kimselerin var olmadığına da inanacağız.
Ama yine de sen ordasın sevgili ölüm! Havada, karada, suda, kuyuda... Belki en çok kuyuda!
O vakit bu boşluğu seninle doldurabilirim ancak, hadi başım göğe ersin diye bana bir çift kanat tak!
Tak tak tak... göğe değecek sanarken tabutun kapağına çarptı kafamız.
Kuyudan kurtulmak için tabutta sıkışmak ister mi ki insan?
Bu yüzden ölmek istemiyor Veronika!!!