İdeolojik oyunlar, kaygı dolu ve mutsuz bir
öğrenci ahvali tecrübesinin üstesinden gelmenin yollarından biri
de olabilir. Tanımadığı rakiplerden oluşan koca bir kalabalıkla
tedirgin edici bir temasın uyandırdığı endişeyi her an hisseden
ve son derece güç çalışma şartlarıyla karşı karşıya bulunan Parisli
öğrenci için, ne pahasına olursa olsun orijinal olmanın peşinde
koşmak fevkalade hayati bir işleve sahiptir. Bunalma ya da tecrit
olma gibi daha kolaylıkla itiraf edilebilen tecrübelerin, yer değiştirmiş olarak öğrencinin temel kaygısını ifade ediyor olması
da mümkündür: “Ben neyim” ve “değerim ne” sorularını hiç
durmadan sormaya mahkûm olup okuldaki başarı dışında bir
seçilmişlik göstergesine sahip olmadığından ötürü başarısızlık
veya anonimlik hissiyatını mevcudiyetinin derinliğinde hisseder.
Hoca tarafından fark edilmek (“göze girmek”) için yapılan kurnazlıklar ve gösterilen gayretler veyahut da onun tam tersi olan küçümseme ve çekiştirme gibi ideolojik tartışmalar da neredeyse bir terk ediliş tecrübesine benzeyen bu tecrübeden kaçınmanın yöntemlerindendir.