Pierre-Felix Bourdieu (d. 1 Ağustos 1930 Denguin, Pyrénées-Atlantiques) - (ö. 23 Ocak 2002 Paris), Fransız sosyolog, antropolog ve felsefeci.
II. Dünya Savaşı sonrasının en yaratıcı ve en verimli araştırmacılarından olan Bourdieu günümüz sosyolojisinin temel kuramcılarından biridir. Orta öğrenimini Paris'in ünlü Louis Le Grand lisesinde tamamladıktan sonra Êcole Normale Supérieure'de felsefe eğitimi gördü. Askerliğini yapmak üzere gittiği Cezayir'de Fransız sömürgeciliğini yakından tanıma fırsatı bulan düşünür, bu deneyiminin de etkisiyle felsefi yaklaşımını sosyolojik ve antropolojik açılımlarla pekiştirdi. 1959 ve 1962 yıllarında Sorbonne'da felsefe dersleri verdikten sonra, Êcole des Hautes Êtudes en Sciences Sociales'in müdürlüğüne getirildi; ayrıca Avrupa Sosyolojisi'nin de yöneticiliğini yaptı. 1982'de, Collége de France'ta, kendisini akademiye kazandıran Raymond Aron'un ölümü sonrası sosyoloji kürsüsüne seçilen Bourdieu, aynı dönemde Actes de la Recherche en Sciences Sociales dergisinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Eğitimden başlayarak çeşitli kültürel alanlardaki üretim, yeniden üretim, ayrışım mekanizmalarını inceleyen ve pek çok önemli çalışması bulunmaktadır. Avrupa Sosyoloji Merkezi'nin kurucusudur.
Yirmibirinci yüzyıl sosyolojisine miras kalacak en sistematik ve kapsamlı epistemolojik girişimin sahibidir. Farklı dönemde yaptığı çalışmaları esasen sosyolojisinin iki temel sorunu olan yeniden-üretim ve alan sorununun kapsamını derinleştirdiği çalışmalar olarak okunabilir. Ürettiği ekolün en ciddi temsilcisi aynı zamanda öğrencisi olan Loic J. D. Wacquant'tır. Epistemolojik konumu doğurgan yapısalcılıktır. Bu yaklaşımın Anglo-Sakson dünyadaki bir benzeri eleştirel realizmdir. Bourdieu, ayrıca kültürel yeniden üretim adlı yeni bir terimi literatüre kazandırmıştır.
''Gazete okumak denilen tiksinç ve şehvetli edim sayesinde son yirmi dört saat içinde dünyamızda gerçekleşen felaketler, talihsizlikler, elli bin insanın yaşamına mal olan savaşlar, cinayetler, grevler, iflaslar, yangınlar, zehirlenmeler, intiharlar, boşanmalar ve bir de devlet adamlarının ve oyuncuların abartılı duyguları, hiçbir şeyi umursamayan bizler için, bir sabah keyfine dönüşüyor ve bütün bunları, belki biraz abartılı bir heyecanla, tavsiye üzerine sabahları içtiğimiz birkaç yudum sütlü kahveyle birlikte hazmediyoruz.''