KUSURLU VE EKSİK YAZILMIŞ OLABİLİR!!! Evet sonunda okumayı bitirdiğim bu kitabın bana hissettirdiklerini sizinle paylaşmak istedim.
Öncelikle yazarın dili beni mest etti. Günümüz yazarları için sık sık yaptığım eleştirilerden biridir aslında( kendi içimde eleştiririm) dillerinin fazla sade oluşu. Yazarın romanında bir çok mekan gezmiş olmam benim duygudan duyguya kapılmama neden oldu. Günümüz cümleleriyle anlatmam gerekirse aşk ihtiras ihanet ve tarihin sonuna kadar hissedildiği, tarihte çekilen acıların günümüzle ne kadar benzer olduğunu düşündürdü bana… Sahi insan nasıl acı çeker? Ya da insanı yıkan ve aynı zamanda da olgunlaştıran acılar nelerdir?...
Savaş size ne ifade ediyor ya da savaşta karşı tarafta yer alan ırktan olan herkes suçlu mudur? Bir zamanlar aynı topraklar üzerinde birlikte yaşadığımız insanları sırf ırkları, dinleri ve ya dilleri farklı diye suçlayabilir miyiz? Tehcir ya da herhangi bir gerekçeyle vatanları bildikleri yerlerinden edip onları bilinmezliğe giden bir yolculuğa mahkum edebilir miyiz? Yanlarına götürürlerse telef olacağından korktukları için evlatlarını, canlarının bir parçasını burada bırakmalarına neden olacak yolculuğa, hayata ve ebediyete uzanan bir hasrete mahkum etmek hangi insan evladının dayanabileceği bir kanundu… Komşuya, bakkala gidip gelene kadar bile emanet edemediğimiz evlatlarımızı bizi bilinmez bir yolculuğa muhacir eden insanların topraklarında bırakabilir miydik?
Öte yandan yüzyıllar süren bir saltanatın yıkılıyor olmasının verdiği acı. Geleceğe dair karanlık ve acı şiddeti kestirilemeyen günler. O günleri, o insanların çaresizliğini görmemiş olabiliriz ama benzer bir olayı ve çaresizliği yakın tarihte Suriye de gördük. Bende bu kitabı okumayana kadar o kardeşlerimize karşı bu kadar anlayışlı ve hoşgörülü düşünemiyordum ama ne kadar insafsızca düşündüğümü anladım ve düşüncelerimden bir o kadar utandım. Kitapta çaresizce batıya doğru yapılan göç, can havliyle düşmandan kaçmak için belki karşıya sağ salim geçerim ümidiyle gözü kara şekilde kızgın Karadeniz sularına atılan adımların hayata dair atılan son adımlar olduğu gerçeği… Benim gözümde savaştan kaçan Suriyeli kardeşlerimin kurtuluş yolculuğu diye adlandırdıkları aslında sonu, bize haberlerde; bir göçmen feribotu daha ege açıklarında battı, içindeki göçmenlerin çoğu boğularak can verdi, oluyordu…
Hikayenin kahramanlarından biri olan İsmail’in anlattıkları sadece farklı ırkların değil aslında kendi insanımızın da ne kadar acı çektiğini gencecik bedenlerin savaş için çıktıkları yolda İsmail’in değimiyle belki de tek kurşun dahi sıkmadan yoksulluktan sefaletten ve yorgunluktan toprağa düşmesinin acısı… kitapta yazan “tarih kitaplarına girecek üç soğuk cümlenin ardında ne mahşer var oysa…” cümlesi bir nebze de olsa anlatabilir belki okuduklarımı ve hissettiklerimi… daha yazacak çok şey var ama ben bu kadar yazayım ve KİTABI ŞİDDETLE TAVSİYE EDERİMMM….