“İnsan doğayı dönüştürerek ondan bağımsızlaştıkça bilgisini de çoğaltmıştı; bilgisi çoğalınca düşünsel derinliği artmış, derinlemesine kavradıkça da doğaya daha fazla hükmetmiş ve ona hükmederken de “küçük dünyalar”ı kendisinin yarattığına inanmıştı. Aklının ermediği doğa olaylarının arkasındaysa, kendisinin dışında ama kendisine benzeyen bir başka güç aramıştı. Böylece insan, kendi suretinin bir benzeri olan Tanrı’yı yaratmıştı. Bir sarmal gibidir bu; biri olmadan diğeri de olamamaktadır.”