Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

644 syf.
·
Puan vermedi
Bir ömre kaç hayat sığdırabilir insan?
Nazım Hikmet’i azıcık da olsa anlayacak kudrette gibiyim de anlatacak kudrette değilim. Olamadım olamıyorum ! Şairler şiirlerini bazen şiir yazmış olmak için yazmış olsa ne kadar kolay olurdu. Saçma sapan oldu değil mi temennim? Hani diyorum , sadece okusam , meraklanıp detayına inmesem , ne kadar kolay. Ruhun dinlensin, beynin canlansın, acıların depreşsin. Olmadık seslerin , görüntülerin hayallerinde peşlerinden koş , hayatı şen şakrak kahkahalar ile karşılayacağım özgüvenin yerle bir olsun. Nedir şiir? Binlerce izah edilebilir tarifi, bir melodinin güftesi, ölümün ağıdı, kahramanlık destanı, ayrılıkların tesellisi, isyanı, vuslatın heyecanı, uzar gider herkesin kendince anladığı duygusu. Bence şiirin tarifini en güzel verenlerden birisidir Ülkü Tamer. Ne de güzel izah etmiş; ''Şiir ölümün gölgesidir, yaşamanın örtüsü. Çocuğun savunmasıdır şiir. Şiir kumsalın eleğidir, kayanın tortusu. Mermerin sunduğu damardır şiir. Şiir uykusuzluğun şiltesidir, uykunun haritası. Balkonun uyanışıdır şiir. Şiir ateşin habercisidir, yangının kundakçısı. Yanardağın üstündeki kuştur şiir.'' Hafif bir girizgahtan sonra gelelim Memleketimden İnsan Manzaralarına.. Okuduklarımdan yaşadıklarıma uyarladıklarıma. Benim için kitap okumanın en zevkli kısmı muhakkak kendimi dahil edebildiğim satırlar, kendimde bulduğum benzerlikler, hatıralar hayaller diyelim ve başlayalım benim insan manzaralarıma… "İşsiz kalırsam" diye düşündü 22 yaşında, "İşsiz kalırsam" diye düşündü 23 yaşında, "Işsiz kalırsam" diye düşündü 24 yaşında, Ve zaman zaman işsiz kalarak "İşsiz kalırsam "diye düşündü 50 yaşına kadar. (...) Şimdi 52 yaşındadır. İşsizdir." 80 li yılların sonu eee işsiz kalmak pek bir ayıp bizim sülalede , kadını erkeği okuyacak eli ekmek tutacak, kimseye muhtaç değil yük olmayacak. Şartlar mı öyle gerekti, aslında şartları hiç zorlamadan kolay yolu mu seçtim ki diye artık sorgulamadığım, Nazım’ın işsiz kalırsam satırlarındaki 23 yaşından daha once eğitim için gittiğim Trabzon polis okulu seneleri. 500 erkek 50 bayan öğrencinin bulunduğu, her bayan başına 10 erkek talibin denk geldiği, meslekte omuz omuza çalışarak aynı şartlarda maaş almanın adil olduğu öğretilirken ama ne ilginçtir ki haremlik selamlık eğitimin uygulandığı, kadınların erkeklerin oturma alanlarının ayrı tutulduğu, hafta sonu çarşı iznine kiminle çıktığının kontrol edildiği, ben nereye geldim sorgulaması yapmaya fırsat bulamadığım trajikomik okul yılları ile başladım memleket turuma ve memleketim insan manzarası seyirlerine. Karadeniz hakikatten çok güzeldi. Okulun insaf edip topluca yaptırdığı gezilerle zevkle gezdiğim Uzungöl’ü, Boztepe’si, Sümela Manastırı, Atatürk Köşkü, her ne kadar adı Maraş olsa da Mecburiyet adıyla daha kolay bilinen caddesi, rus pazarları ve her an kavga edecek potansiyele sahip olduklarını hissettiğim , sürekli oraya ait olamadığını hissettiren buna rağmen hem sinirli hem neşeli ‘’Beraber yaşanır, Dövüşülür beraber Ama herkes kendi payına ölür ‘’ dizelerinin timsali karadeniz halkı. Bir yıl eğitim sonrası "Dünya nereye gidiyor böyle? İnsanlar nereye gidiyor?" Koşturması, bürokrasisi Ankara.. Güzide bir kent, başkent, gözde bir şube ama yine kimyam uymuyor . Oyy amir bir kocam olsun da meslekte sırtım yere gelmesin hevesindeki bayan memurlar, eş, hayat arkadaşı görmezden önce yürüyen ayaklı bankamatik mantığı ile evlenmeye hevesli erkek memurlar . Uğur Mumcu, Aziz Nesin okuyup Ahmet Kaya dinleyenlerin afaroz edildiği, aklınla idrakın ile değil de giyiminle saçınla başınla, konuştuklarınla , karışmayıp sessiz kaldıklarınla ,aslında katılmak için can attığın ama taraf olmak ne haddine, müdahaleci olmak, zor kullanma yetkini anında uygulamak için görev aldığım eylemler sorgular ile dolu yıllar. İlk meslek yıllarım olması, ilk evladımı kucağıma aldığım mutluluğu olsa da sevemedim . Hep soğuk gelmiştir bana. Tuhaf bir koşuşturma, telaş , resmiyet , ‘’Ama insanlar bir tuhaf yahut ben bir tuhafım..’’ ın kabulü , sevemedim vesselam işte Ankara’yı.. Sonrası ilk şark Iğdır… ‘’ ve yan yana durdukları halde herbiri kendi kederiyle yapyalnız.’’ Azerisi, kürdü, şafisi, caferisi, hanifisi, al alması, terörü, dostluğu , seyahat korkusu, birbirine kenetlenmenin saflığı. 90 lı yıllar daha yeni il olmuş , Kars’tan ayrıldığına sadece oraya atanan memurların haberdar olduğu doğunun çukurovası Iğdır. Giderken saçma sapan tembihlerin söylendiği, sanki öleceksin korkusunun aşılanmaya çalışılmasına rağmen bir gün bile ölüm tedirginliği hissetmediğim , "Elektrik ampulü gibidir insanın yüreği. Cereyan alırsa ışık verir, Cereyansız ampul iyi olsun istediği kadar ne ışıl ışıl yanar, ne kendini gösterebilir." aradan 25 yıldan fazla zaman geçmiş olsa da halen görüştüğüm dostlarımın yaşadığı Iğdır. 2000 li yılların başı ve tekrar batı Eskişehir. Porsuk’u , Hamamyolu, İsmet İnönü anonsunun yapıldığı tramvayın doktorlar durağı, odunpazarı evleri, çiğböreği. Acısıyla tatlısıyla geçen 13 yılın kenti. Eeee artık memuriyetin yeniliği yok, bir batı, bir şark palazlı memur havası, yine güzide bir şube pavyonları, kavgaları, gece hayatı küçük İstanbul Eskişehir. İkinci evladımın doğum yeri, aldanmışlıklarımın , yanılgılarımın , güven sarsıntılarımın depremlere dönüştüğü, Allah’a emanet ettiklerimi artık havale ettiğim "- Usta, yine tuhaf şeyler düşünüyorsun" "- Düşünüyorum evlat. Geçmiş olsun." "- Eyvallah usta. Düşünmek değiştirmez hayatı." Dizelerinin düşünmekle hiçbir şey öğrenemeyeceğimi öğreten sorgulamalarımın kenti Eskişehir. Gitmeye fırsatınız oldu mu bilmiyorum ama gitmenizi şiddetle tavsiye edeceğim bir ildir Eskişehir. İlden ziyade koskocaman bir kampüs, bir kültür merkezi içinde hissetmenizi sağlayacak medeniyet, konfor ve standartlarınıza göre yaşam alanı seçebileceğiniz , kendinizden, kendi şehrinizden muhakkak bir hemşehri bulabileceğiniz içimde tek ah vahı kalan il. 13 yıl sonrası gönüllü ikinci şark ve Tunceli.. "Hükümetsiniz, beyim, hükümet zarara sokar mı kendi kendini?" Ne güzel yazmış Nazım tam da Tunceli’yi hatırlatırcasına bana. Senelerce bir çok ilde görev yaptım. Bu kadar özgüvenli, bu kadar muhalefet, bu kadar hakkını aramaktan çekinmeyen, kadına dünyanın hiç bir yerinde rastlayamacağınız kadar değer verilen ve hakikatten okumayı yaşam biçimi seçmiş başka bir topluma rastlamadım. ‘’Ölmeyi isteyecek kadar çıldırmak için bugün bu dünyada öyle çok sebep var ki. İnsanları öyle kolay yeniyorlar ki, sahanlıkta kapının aralık kalışını, sadece bir kazayı, aklın kabul etmiyor.’’ Munzur’u, Ovacık gözeleri, yeşilliği, suyu , dutu, kömbesi, alevisi, sünnisi, cemevi, camisi, isteyen Dersim desin ister Tunceli, milyonlarca kez selam olsun … Geçti mi bir üç yıl daha ... ‘’Canım hiçbir iş görmek istemiyor. İçimde bir sabırsızlık bir sıkıntı var. Bir şeyler bekliyorum ama bilmiyorum ne olduğunu’’ Hislerimin kenti Yozgat. Kimse alınmasın lütfen şehir olmasını bir türlü mantığımın almadığı, beni tebessüm ettiren tek şeyin https://1000kitap.com/Nordavind 'nun incelemelerinde geçen ince ince hicivlerle tüm düşündüklerimi ifade ettirdiği, siyasi kırk ayak oyunlarının takip edilemeyecek bir hızla döndüğü Yozgat. Bir yaz boyunca canı çıkarcasına çalışılıp , kışa saklanması lazım denilmesi gerekirken kazanılan paranın birkaç gecede pavyonlarda yenildiği, çalıştığım iki sene boyunca ne havasına, ne insanına , ne sokağına ne suyuna alışamadığım Yozgat. Tek hatırası, komşumun ‘’kızım kocan yok mu ‘’ diye sorduğunda ‘’rahmetli oldu teyzeciğim’’ demem üzerine , Cuma günü evime gelip kocana bir yasin okuyalım ruhu şad olsun diyerek mevlid okuduğu ( herkes boşandığı eşine kolay kolay yasin okutmaz canına okur , bu detayı es geçmeyelim lütfen) andır. O kadar alışamadım ki emekli olmamı sağlayacak kadar meslekten uzaklaştıran , ‘’Söyleyecek ne kadar güzel sözlerim vardı insanlara, bana hiçbirini söyletmediler.’’ Sükutunu sağlayan Yozgat.. Bir çok şehir , binlerce insan , bir çok anlatmak istediklerim , çok çok daha fazlasını gizlediklerim , Yaşayamadığım hayatların hesabını sorgulayamadan yaşadıklarımı sindirmeye çalıştığım koskocaman yürekli bir şiir kitabı. Ne diyor Nazım; ‘’ Kitaba düştüm, sabahtan akşama kadar okuyorum. Kitaplar akıllı kitaplar aptal. Kitaplar büyük kitaplar çocuk.’’ Bol okumalı günleriniz olsun…
İnsan Manzaraları
İnsan ManzaralarıNazım Hikmet Ran · Cem Yayınevi · 19786,4bin okunma
··
2.814 görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
Ellerinize sağlık. O kadar güzel bir inceleme yazmışsınız ki, okumaya doyamadım. Sayenizde güzel bir yurt gezisi yaptım. Tunceli ve Eskişehir hep görmek istediğim yerler. Gezerken gördüğüm
İnsan Manzaraları
İnsan Manzaraları
'nı seveceğime eminim. Doğası gibi insanları da güzeldir çünkü memleketimin. Tekrar teşekkür ederim bu güzel inceleme için.
Ferah okurunun profil resmi
İçtenliğiniz için ben çok teşekkür ediyorum. Umarım Tunceli ve Eskişehir 'i görme fırsatınız olur. 💜
Bu yorum görüntülenemiyor
yaz mevsim okurunun profil resmi
Ferah Hanım incelemenizde memleketimin adını görmek beni mutlu etti. Memleketim diye demiyorum. Türkiye'nin en aydın şehridir. Babaların kız çocuklarını erkek çocuktan üstün tuttuğu tek şehirdir. Hiçbir evde okumayan kız bulamazsınız. Başka şehirlerden gelen misafirler baş tacımızdır, esnafımız yedirmeyi içirmeyi ikram etmeyi çok sever. Kadınlar baş tacımızdır. Kendimizden ayrı tutmayız. Gecenin kaçı olursa kadınımız huzurla sokaklarımızda yürür. Munzur'umuza karşı içilen çayın oynanan tavlanın, yapılan pikniğin tadını başka şehirde bulamazsınız. Zaten siz görev yapmışsınız. Bilmeyenlere duyurulur. Tuncelili hemşerilerime selam olsun.😊
Ferah okurunun profil resmi
İşte bilenler, bilmeyenlere anlatıyor ne güzel, daha ne olsun :) Sizin nezninizde Tunceli 'ye kucak dolusu sevgiler. 🍀
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Necip G. okurunun profil resmi
:)) Harika bir inceleme... Tam da kitabın adıyla, ruhuyla müsemma... Manzaraysa manzara... İnsansa insan... Memleketse memleket... Böyle bir esere de ancak böyle bir hayatı yaşamış, tanık olmuş sizin gibi gözlem gücü yüksek birinin kalemi yakışırdı. Göz açıp kapayıncaya kadar memleket turu yaptık beraber. Ama arabayla, otobüsle falan değil... Şiirlerle attık turumuzu... Keyifle okudum Ferah hanım, emeklerinize sağlık...
Ferah okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum sağolun Necip Bey, sizin en son #104379968 incelemenizi okuyup Eskişehir 'i sizinle gezince ilham oldunuz, itiraf ediyorum:)
1 sonraki yanıtı göster
Neşe okurunun profil resmi
“Şiir, dizelere sıkıştırılmış bir nükleer enerji. Şiir, parçalanacak, patlayacak olan şey. İşte düzeni, egemenleri korkutan şey. Şiir hem haz, hem derinlik, hem sonsuz bir bağımsızlık, bağsızlık, hem çok ince bir denge, bir iç düzen. Sabır ve coşku.” demiş Gülten Akın. İncelemenin her satırını içimde duyarak okudum Ferah. Karşılıklı oturmuşuz, sadece bana anlatıyordun sanki. Çoğuna aşina olduğum yerlere ve insanlara tekrar baktım seninle birlikte. Sevdası bir uzun bakış, memleket sevdası en soylu düş olan Nazım’ın, inkâr etseler de her düşünceden hayranı var. Şiirlerini en şaşıracağımız mecralarda duyar olduk. Ömürlerimize davetsiz girip oturan kışlara güneş gibi doğan ‘Usta’yı daha nasıl anlatsaydın? Zaten bana sorarsan şiirlerini herkes okusa da ‘O’ senin gibi insan olmanın değerini bilenlere yazmıştı en çok. Uzağımda yaşayan ama en sevdiğim nadide insanlardan biri olan sana. Ömrüne sağlık, ellerin dert görmesin. ♥️🌼♥️
Ferah okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum Neşe, şiirler sayesinde geçmişe yolculuk oldu benim için de. Anlatılanı ve anlatılmaz olanıyla 💜
Semra Yilmaz okurunun profil resmi
Bayıldım. Sabah sabah mini bi yurt gezisi yapmış gibi oldum. Diğer illeri pek bilmiyorum ama Trabzon ve Tunceli hakkında yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. Şiir şairin değil ihtiyacı olanın derler ya inceleme bunu tam doğrulamış.Nazım'ın yazdıkları, sizde dönüşümleri ve öykü gibi inceleme. Emeğinize, yüreğinize sağlık.🌼
Ferah okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum sağolun Semra Hanım, sevgiyle...
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Liliyar okurunun profil resmi
Yıllar önce Batı Karadeniz'de bir şehirde ikamet ettik bir süre. Annem ilk haftadan patırdamaya başladı, nasıl bir yer burası, diyerek. :)) Tam altı ay geçti, kapıyı çalan olmadı. 😅😅 Bir gün alışveriş yaparken yerel bir esnafla sohbet etmiş kendisi. "Siz yine iyi dayanmışsınız, bizim binada bir Adanalı vardı, on beş gün sonra bastı yaygarayı. " demiş. :)) Iklimdendir o.:) Basar tabi, buralarda yeni taşınan birileri daha eşyalarını eve koyar koymaz, bir demlik çayla kapısı çalınır. Yani demem o ki, güzel ülkemin her köşesi farklı insan manzaralarıyla dolu. Ama hepimiz birlikte güzeliz. Senin incelemelerini seviyorum. Karşımdasın ve sohbet ediyoruz gibi hissettiriyor. :) Bu arada şu sözü çok sevdim; "Şiir uykusuzluğun şiltesidir, uykunun haritası." Yüreğine sağlık. :)🌸
Ferah okurunun profil resmi
"Bir başkadır benim memleketim" in insanları 👋 Şöyle ciddi ciddi inceleme yazayım diyorum olmuyor hopp içinde buluyorum kendimi. Artık affola diyerek sevgilerimi sunuyorum 💜💜
1 sonraki yanıtı göster
15 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.