Gönderi

210 syf.
8/10 puan verdi
Alıntılar
Kişiliği yok edilememiş, ama kendi kendisinden nefret etmesi ona öğretilebilmişti -- Hayatı boyunca aradığı özgürlüğe kavuştu. Ne var ki, Harry kavuştuğu özgürlüğün ortasında ansızın şunu fark etmişti ki, özgürlüğü ölümdü; tek başına kalmış, dünya onu korkunç şekilde kendi haline bırakmıştı; insanlar onu ilgilendirmekten çıkmış, hatta kendisi bile kendisini ilgilendirmez olmuştu; dış dünyayla ilintisizliğin ve yalnızlaşmanın giderek büyüyen havasızlığında yavaş yavaş boğulmaya başlamıştı. Çünkü artık ortada öyle bir durum vardı ki, yalnızlık ve bağımsızlık, isteği ve amacı olma özelliğini yitirmiş, onun yazgısına ve mahkûmiyetine dönüşmüştü. Bir dilek dile denmiş, o da dilemişti ve dilenen dilek bundan böyle geri alınacak gibi değildi; içi özlem ve iyi niyetle dolup taşarak kollarını uzatıp, bağlanmalara ve birlikteliklere hazır olduğunu açıklaması boşuna zahmetti, artık tek başına bırakılmıştı. Öte yandan, insanların kendisinden nefret ettiği ve hoşlanmadığı da söylenemezdi. Hatta pek çok dostu bulunuyor, pek çok kişi ona sevgi duyuyordu. Ama çevresinden sempati ve güler yüz dışında bir başka şey gördüğü yoktu. Davetler, armağanlar, sevimli mektuplar alıyorsa da, kimse yanına fazla yaklaşayım demiyor, o da kimseyle bağlantı kuramıyor, yaşamını paylaşmaya istekli ve yetenekli biri çıkmıyordu. Yalnızlık atmosferiyle, sessiz bir atmosferle sarılıp kuşatılmıştı; çevre elinden kayıp gitmiş, başkalarıyla ilişki kurmasını önleyen ve hiçbir istemle, hiçbir özlemle giderilemeyen bir güçsüzlük üzerine çullanmıştı. Bu, Bozkırkurdu'nun yaşamının belirleyici özelliklerinden biriydi. -- Sayın generaller ve ağır sanayici beyler yerden göğe haklıydı, biz "aydınlar" cephesinde tıs yoktu, bizler zeki boşboğazların oluşturduğu, onlarsız da yapılabilen, gerçeğe yabancı, sorumluluk nedir bilmeyen bir topluluktuk. Yazıklar olsun bize! -- Zırıltı yerine gerçek müzik, eğlence yerine kıvanç, para yerine ruh, gelişigüzel etkinlikler yerine gerçek eylem, oyun yerine gerçek tutku arayan birine bu sevimli dünya yurt olamaz... -- "Bilmem ki. Kimse de bilmiyor. Öyle ya da böyle, zaten fark etmez. Şu anda senin o çok sevdiğin kişi geldi aklıma, zaman zaman bana kendisinden söz açıp bazı mektuplarını okuduğun dostun Mozart. Onun durumu nasıldı peki? Onun yaşadığı çağda kim yönetti dünyayı? Kim işin kaymağını yedi? Kimin sözü geçti? Kim adam yerine kondu? Mozart mı, yoksa işini bilenler mi? Mozart mı, yoksa sıradan, sığ insanlar mı? Nasıl öldü Mozart? Nasıl gömüldü? Sanırım hep böyle oldu, ileride de böyle olacak. Okullarda 'dünya tarihi' denen ve kültürün bir parçası diye ezberletilen şey, bütün o kahramanları, dâhileri, büyük büyük işleri ve duygularıyla aldatmacadan başka şey değil, okulda geçirecekleri yıllar boyunca çocukların bir şeyle oyalanmaları için öğretmenler tarafından eğitim amacına yönelik olarak kotarılmış bir aldatmaca. Her zaman böyle oldu, her zaman da böyle olacak. Zaman ve dünya, para ve güç, küçük ve sığ insanların elinde bulunacak her zaman, asıl insanların elinde ise hiçbir şey. Yalnızca ölüm." -- harry, sihirli tiyatroda bir aynaya bakınca aynadaki görüntüsü paramparça olur. sonra bu parçalar birer satranç taşı kadar küçülür. harry, kendisinin farklı yönlerini, farklı görüntülerini, farklı kişiliklerini simgeleyen bu taşları alır ve cebine koyar. hayat bundan sonra bu taşlarla oynanan bir el satranç gibidir. bir olayla karşılaşırsın. yapman gereken hangi taşla hamle yapman gerektiğini bilmektir. hangisini ileri süreceksin? çekingen olanı mı, korkak olanı mı, sessiz olanı mı, atılgan olanı mı, utangacı mı, yüzsüzü mü, entelektüel olanı mı, çocuk yönünü mü? işte bunları belirlersen hayatı doğru oynarsın. ve oyunu kazanabilirsin. yeter ki elin her zaman cebinde olsun, ve parmaklarının arasında bu taşları hisset.
Bozkırkurdu
BozkırkurduHermann Hesse · Yapı Kredi Yayınları · 20227,8bin okunma
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.