15 yaşındayım ve çevremdeki bütün insanlar yaşıma göre fazla olgun biri olduğumu, sıkıcı, umursamaz olduğumu, ve bazen aşırı çocuklaştığımı falan söylüyor.
Öyle olduğumu kabul ediyorum ama kimse nedenini sorgulamıyor. Ben ise her durumda nedenleri, amaçları ve sonuçları fazla sorgularım.
Bu dönemde dünyayla insanlarla ilgili o kadar çok şey kafamda netleşti ki sanki yaşadığım 15 yılda yorumlarını okuduğum insanların hayatlarını yaşayıp tecrübe etmişim gibi oysa hiçbir şey yaşamadım, aşık olmadığımı umuyorum, bir hastalığa yakalanmadım, ailem hep yanımdaydı.
İnsanlar asla susmaz bunu öğrendim mesela. 40 tane şeyi mükemmel yap ama 41.‘yi yaparken bir hatan olursa o 40 şey artık onların gözünde 0’dır.
Bir şey yapmak istediğinde ‘yapma’ derler sen de onlar dedi diye yapmazsın bu kez de ‘hani yapacaktın?, Neden yapmadın?’ derler. Empati sıfır mesela; İnsanların yaşadığı şeyleri bilmeden yorum yapıp yargılıyorlar.
Bir Kızılderili sözü var bununla ilgili çok hoşuma gider; “Bir insanı yadırgamadan önce gökte üç ay eskiyinceye kadar onun makosenleriyle yürü.” ….
Şey var mesela, güven konusu. Şunu da öğrendim kendinden başka kimseye tamamıyla güvenmeyeceksin. O zaman biri senin güvenini kırdığı zaman toparlanman daha kolay oluyor. “Zaten insan bu yapabilirdi aynı zamanda yapmayabilirdi de, ama o yapmayı seçti.” Diyorsun sonra.
Kalp kırıklarımız var mesela bu durum benim için şöyle; Biri var güveniyorsun ona kalbin onun elinde tuttuğu cam bardak olsun. O bardağı düşürüp kırıyor, o toplamaya çalışıyor özürler diliyor sen ona kıyamayıp kendin toplamaya başlıyorsun. Ama kırıklar senin elini kesiyor.
O kırık kalpler de böyle işte, başkasının canı yanmasın diye toplamaya çalıştığımız kırıklar bizim elimizi kesiyor…
Elimizde ki kesikler geçer ama.. Peki ya kalbimizde ki kesikler..?