Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

440 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Pamuk'un Dünyasında Bir Kitap
Orhan Pamuk'un
İstanbul
İstanbul
'undan sonra Öteki Renkler ile muhtelif anılarını, fikirlerini ve duygularını okumak çok güzeldi. Söyleşiler, incelemeler, denemeler... Ön Söz'de de belirtildiği üzere kitap Pamuk'un "renk verdikleri"nden oluşuyor. Pamuk'un topluma, insana, romana, kültüre, Türkiye'ye ve siyasete olan bakışında bana çok farklı gelen bir taraf var. Bu bir yanılsamamı emin değilim, ama birçok yazardan ayrı olarak yaşadığı bir "burjuva" hayatı söz konusu olduğu için bunu tabiî buluyorum. Hâkim siyâsî hiziplere de bulaşmadan kendisinin söylediği üzere "saplantılı Avrupa düşüncesi" ile yoğrulmuş bir zihni var. Yani öyle "onurlu davalar" ile işi yok. Merakı da yok. Bu farkın romanlarının oluşumunda etkisi olduğunu düşünüyorum. Kitabımıza Pamuk'un çocukluğundan bir hikâyeyle başlıyoruz. Ardından kızı Rüya ile yaşadığı küçük anılarını okuyoruz. İlerleyen sayfalarda kitapları ve hayatında tesiri olan muharirlerden bahsediyor. Pamuk gibi bir adamın dilinden Kemal Tahir'i, Yaşar Kemal'i ve Aziz Nesin'i okumak çok keyifliydi. Bilhassa Nesin'in ölümden sonra ağlaması bana kendimi tuhaf hissettirdi. Beklemiyordum. Nesin için olumlu düşünceleri var. Toplumun her kesimini ayrıntıyla inceleyen ve herkes tarafından rahatlıkla okunabilen kitaplar yazmanın dünya edebiyatında bile çok az bulunduğunu söylüyor. Aziz Nesin'in biriktirme alışkanlığını da övüyor. Toplum üzerine yazdıklarında bilhassa paranoya mevzusu hoşuma gitti. Türk toplumunda müthiş bir paranoya kültürü olduğunu söylüyor. Gerek sağ'da gerek sol'da, başta Amerika olmak üzere bütün Batı ülkelerinin yatıp kalkıp Türkiye'yi bölmek istediği gibi bir algı var, diyor. Tabiî bunu sadece sağ'ın ve sol'un önde gelenleri halka zerketmiyor; ne zaman ekonomi kötüye gitse, siyâsî buhranlar yaşansa, gazeteciler öldürülse, insan hakları ihlali olsa, kendi yedikleri haltı kapatmak için hükümetler de topu Amerika'ya atıyor. Bana sorarsanız Amerika'nın hiçbir etkisi yok değil, ama o çapta bir devletin birçok ülkeye bulaşmasını garipsemiyorum. Onun konumunda Türkiye olsa aynı şeyi yapardı sanırım. Ancak bu sav bir boyut atladı. Bu artık her şartta kullanilan bir bahane haline geldi. Oku kendimize çevirsek iyi olur. Dincilerin ve modernleşmecilerin de paranoyasına dikkat çekiyor: Bu toplumsal gruplar fazla paranoyak oldukları için radikal hayallerinden bir türlü vazgeçmiyor. İki taraf da kendi yaşam tarzını toplumun her kesimine dayatma peşinde diye teşhis de bulunuyor. Böyle bir ortamda nasıl demokrasi olacak? Bu paranoyadan kendisinin de payını aldığını söylüyor. Mesela onun kitaplarının ve fikirlerinin de ardında Dış Minnaklar varmış :) Öyle diyorlar... Yine Pamuk'un bayrak ve milliyet üzerine düşünceleri var: Aslında burada kendinden ziyade bayrağın toplumun içinde değişik gruplar için farklı mânâlar taşıdığına dikkat çekmiş. Kimileri insan öldürmek adına bir araç diye anlıyor. Tabiî bunlar zamanla, yani çocukluğundaki bağlılığını yitirmesine sebep olmuş. Cumhuriyet üzerine soyledikleri ilginçti. Genelde eleştiriler ya saldırganca olur, ya da methiye şeklinde yapılır. Ancak Pamuk alelâde bir konudan bahseder gibi teşhis yapmış. Katılıp katılmamak bize kalmış: Harf Devrimi husunda katılıp katılmamak bir yana (kütüphaneler yok oldu gitti fikrinde) içinde Atatürk dönemi de olmak üzere Türkiye'de neden bir demokrasi kurulamadığını Atatürk yıllarında buluyor. Genç Cumhuriyet'in bir yandan Batılılaşmaya çalışırken bir yandan da çoksesli yapıyı ilga etmesini, en ufak bir sözlü ya da yazılı eleştiriyi sindirmesini hatalı buluyor. Hatta Türk şiirinin en büyük isimlerinden Nâzım Hikmet'in 1950'ye dek 15 sene yattığının altını çiziyor. Sözün özü Batıcı olmak, eleştirel olmaktır, ancak Cumhuriyet bunu ne kurulurken ne de şimdi uyguladı, diyor. Bu "baskı" hali ters tepti. Dediğim gibi burada bir suçlama yapmıyor. Bence çok da haksız sayılmaz. Öte yandan Saddam'dan kaçan Kürtlere dâir acıklı bir yazı kaleme almış. PKK-TSK çatışması hakkında sözleri var. Bu yazıları bir tarafa bağlı kalarak değil de, kendime bağlı kalarak okuduğum zaman haksız da bulmuyorum. İşte bunların yanında roman teknikleri, kendi roman telakkisi; Yahudiler hakkındaki söyleşisi, çeşitli dergilere kaleme aldığı kültürel ve siyâsî yazılar: Kürt Sorunu'na yer vermiş. İstanbul Depremi hakkında halkın nabzını ve hatalarını çok iyi bir şekilde anlatan yazısı mevcut. Özellikle sonda askerler üzerine söyledikleri önemli. Militarist olmak iyi, güzel olabilir, ama Ordu'nun, halk fark etmese bile üzerimizdeki olumsuz tesirini görmek lâzım. Sürekli Ordu'dan dayak yiyen bir ülke olduğumuz düşünülürse... İstanbul hakkında yazdığı çok şey var: İstanbul'un sevdiği noktaları, çarşıları, satıcıları, hayalî merkezleri... Elbette katılmadığım düşünceleri oldu, lâkin Pamuk'u seviyorsanız neden okumayasanız? İyi okumalar.
Öteki Renkler
Öteki RenklerOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 2018658 okunma
··
394 görüntüleme
Graces okurunun profil resmi
Bir asırda gösterdiğimiz gelişme grafiğinin x eksenine paralel ilerlediğinin örneği: Nazım gibi birçok yazarın, şairin toplumun her kesiminin kendi keskin ve kesin inançlarına körü körüne bağlılığının kurbanı oluşunu anlatan bir yazarın da bu kadar zaman sonra hala putlaşan ideolojilerimizin oklarına maruz kalması. Zaten Nobeli de ona Dış Minnaklar verdi biliyorsun:) Beyin kıvrımlarına, parmaklarına, klavyene sağlık Nahum. İncelemelerin daim olsun.
Ömer okurunun profil resmi
Haha😂 Gerçekten ya. Kör inançlarımız ve yargılarımız renk değiştirerek bugüne kadar gelmiş ve fikir tanımadan herkesin başını yakıyor. Dediğin gibi Pamuk gibi bir "Avrupa ajanının(!)" da bundan payını almamasi düşünülemezdi😂 Ah o Dış Minnaklar... İltifatların için çok teşekkür ederim, Graces 😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.