Gönderi

Goethe'nin dediği üzere: ''Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir.'' Sahiden de bu sözü, ne zaman biyoçeşitliliğin , hızlı bir şekilde yok edilmesinin işlendiği bir belgesel izlesem, kalbimin tam orta yerine inen bir süngünün sesi gibi hüzünle duyuyorum. Belgesel sevenler, David Attenboroug'u bilir. Soy Tükenmesi: Gerçekler adlı belgeselde kuzeyli beyaz gergedan türünden dünyada sadece iki adet kaldığını anlatıyor. Üstelik biri anne ( 30 yaş ) diğeriyse ( 19 yaş) onun kızı. Onları, bilim dışında ( şu an itibariyle, o da mümkün gözükmüyor ) dölleyecek herhangi bir mucize yok ve soyları tükenmek üzere. Bakıcısı ,ergen kız gergedanın özellikle bir şey isterken çekingen davrandığını söylüyor. Bittabi depresyon içerisinde soylarının kendileriyle birlikte tükenmesini çaresizce beklediklerine ilişkin örnekler veriyor. Günümüzde, günaşırı kullandığımız telefonların bile atmosfere ne denli büyük bir ( kelebek etkisi de olsa )karbon salınımı yaptığı ve bu durumun gezegenimizi nasıl bir etkiler cenderesine soktuğu da ayrıca ciddi bir ayrıntı olsa gerek. Örnekler ve detayları pekala bitmek bilmeyecek gibi gözüküyor ama, bizler birer insan olarak ( İnsan miyiz? / Ne kadar insanız?/ Ölçü ne? ) daha az eşya alıp, doğaya daha fazla saygı duysak , hem kendi özsaygımıza hem de hayvanlara fenalık etmemiş oluruz diye düşünüyorum. Bilmem yanılıyor muyum...
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.