Ağlamak istemiyorum.
Umutla yürüdüğüm yollardan,
Ağlayarak koşmak istemiyorum.
Üç günlük dünyada, sona kalmış; üç kuruşluk umutla
Tutunmuşken sımsıkı hayata,
Peş etmek istemiyorum.
Böyle durumlarda, gözyaşı dökerdim mendillere
Şimdi, sayfalara gönülyaşı dökmek
Acımı, kederimi, hüznümü; hece hece işlemek istiyorum.
Öyle;
Kolay yollardan,
Basit sınavlardan,
Ayazı olmayan kışlardan,
Sıcağı kavurmayan yazlardan,
Dikeni olmayan gülleri, deripde gelmedim.
Şimdi...
Sorsan bana,
Neyimin olduğunu değil!
Adımı bile sorsan, ağlarım
Ama ben;
Ağlamak istemiyorum artık
Ağlayacaksam da
Ancak ve ancak mutluluktan, dökmek istiyorum
Gönül incimi.
Dedim ya, ağlamak istemiyorum.
Pes edip de
Evvela kendime yenilmek istemiyorum.
Duymak da istemiyorum kimseleri,
Sözleri, inci mercan olsa da.
Bu zamana kadar duyduklarım, yeter bana
Hatta, artar bile.
Hem... Ben, bilmez miyim sizin laf olsun diye konuşmalarınızı,
Anlamaya meyletmeyeceğiniz gibi
Dinlemeyi de kulak arkasında ayak üstü halledersiniz.
Hep, bi kıyasla yaşar,
Kendinize paylar biçer,
Eşitlikte adalet ararsınız.
Ama
Ç
O
K
Büyük
Y
A
N
I
L
I
R
Ş
I
N
I
Z
.
Dedim ya, ağlamak istemiyorum.
Ama ağlarım birazdan.
Gecenin karanlığına saklanır
Karanlığın, ıssız sokaklarına
Hıçkırıklarımı karıştırırım.
Ama yine ağlamak istemiyorum
Ağlamak, her ne kadar
Yaşamın özü
Mânânın közü, olsa da.