Gönderi

Tüm bir düşünce tarihinin Platon'a düşülmüş dipnotlar olduğu hususu(11), düşünce tarihinin neredeyse bütün meselelerinin Platon'un diyaloglarında yer alması cânibinden gerçektir. Ancak Platon tarafından ortaya konan philosophia bakımından bu husus, işin böyle olmadığını göstermektedir. Platon'a göre philosophia'yı mümkün kılan husus, az önce kısaca temas ettiğimiz üzre, diyaloglarda “sophos” karakteriyle ortaya çıkan hikmet sahibi bir ustanın yol göstericiliğidir. Diyaloglarda bu ustalar Sokrates, Parmenides, Timaous, Diotima gibi adlarla yer alırlar. Bu ustalar, diyaloglarda, muhatablarını soru sorarak çaresiz bırakan bir yöntem izlerler. Gösterdikleri odur ki, doksa zemininde algıya bağlı düşünce faaliyetiyle varılacak bir yer yoktur. Yani sophos'un ana faaliyeti, doksada, mahküm olan ruhlara mahkümiyetlerini göstermek ve onları philosophia'ya sevketmektir. Esasen, philosphos'un faaliyeti olan “dianoia” faaliyeti de gerçek bilgiye ermek için yeterli değildir. Philosophos, sophos'un refâkatiyle zincirlerini kırabilir ve (saklı olanın açılması olarak) alethia'ya, yani hakikate(12) doğru ancak böyle yol alabilir. Bu anlamda günümüz felsefeleri, Platon açısından doksa'da süregiden bir yanılgıdan başka bir şey olmayacaktır. Platon'a göre “aistheta doksa”, yani “algıya bağlı düşünce” esasında gerçeğe ulaşmak istemek ahmaklığın zirvesidir. Oysa Aristoteles'den Einstein'a kadar bilimin, Heidegger'e kadar da ontolojinin esası algıya bağlı düşünce ile tahkike bağlı düşüncedir. İşte bu açıdan bütün bir düşünce tarihi Platon'a yapılan reddiyelerden ibârettir, demek mecbüriyetindeyiz. Baş reddiyeciyse öğrencisi Aristoteles'dir. Bu nedenle bilindik manada felsefenin kurucusu Aristoteles'dir deriz. Aristotelesden sonra felsefenin esası bireyin araştırılması olmaktan çıkmıştır. En başta merak ettiğimiz sorunun zemininde bu vardır.
Mehmet AktaşKitabı okudu
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.