Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum, ben Van Gogh’un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız, beni tanımalısınız; ki benden bahsedin, çocuklarınıza beni örnek gösterin,, herkes zengin olmak yerine Hikmet olmak istesin, ah bir Hikmetim olsaydı desin, benim ana çizgilerimi öğrenin, sonra 2000 modeli bir Hikmet-çamurlukları büyük arkası şöyle bir Hikmet yaparsınız kendinize göre, kötülüklerimi de unutun, onları ben biliyorum ya yeter, kimseye yararı yok, kötü örnek örnek olamaz, suimisal misal olamaz, bunum anlamı başka, sen anlamazsın ki ince bel! sana her şeyi nasıl anlatabilirim? gözlerime bakıp bana güvenmeni isteyebilirim ancak, sen beyaz dişlerini göstererek bir gülsen, gerisi kolay, geride bir ordu söz sırasını bekliyor, ben öyle anlatırım ki kötülüklerimi bile küçük hesaplarımı bile güzel gösteririm sana, şimdiye kadar yapamadım ama zarar yok, belki bundan sonra olur, istersen kötülüklerimden bahsetmem de, istersen karşı köşede dilenirim, sana muhtaç olmadık ya, herkesin rızkını Allah verir, ben. de bundan bir şey çıkarırım, ne çıkardığımı sen anlamazsın, anlasaydın çıkaramazdım, o zaman dünyada ıstırap olmazdı, bu çeşit ıstırap olmazdı demek istiyorum, henüz Birleşmiş Milletler tanımadı bu çeşit ıstırabı, başka, çeşit ıstıraplarla — buna benzediği halde aslında çok farklı olan ıstıraplarla karıştırdılar, biz bu ıstırabı da, Birleşmiş Milletlere aldık dediler, Amerika da Rusya da karşı çıktı bu ıstıraba, onlar karşı çıkınca olmuyor biliyorsun, biz henüz ümidimizi kesmedik, çok uzun konuşmalıyım biliyorsun, ben susunca gidersin biliyorum, ben konuşurken kaçanlar da oldu, bana roman yaz diyenlerde oldu, hayatım roman olduğu İçin yazmıyorum, onu ben yaşarken okuyun, ben oyun yazıyorum, bir gün sonraya çıkabilmek için ve güneşin bir gün daha doğmak üzere olduğunu görebilmek için her gün yeni oyunlar icat. etmek zorundayım, biraz okumuş olsaydın sana Şehrazat filan derdim, bana oyunlarını daha ince bir biçimde ortaya koy diyenler de çıktı, denedim olmadı, dikkat et karşıdan otomobil geliyor, seni biraz adam etmeliyim hayal etmek için, her an yeni birini hayal etmek zorundayım, Bilge’yi hayal edemiyorum artık, ona sahip oldum, ha-ha, hep kendini oynuyor, yüz kırk ikinci temsilini gördük, oynayan için iyi ama seyirci için mahzurlu ha-ha, onun için güzelim... dur bir dakika, neden karşıya geçtin? zarar yok canım, ben vapurda karşına otururum gene, güzel bacaklarını üstüste atışını seyrederim, giyimini kendine nasıl yakıştırdığını incelerim, oldu mu ya, o adam neden önüme oturdu? neden senin canım görüntünü kapadı? zarar yok, başımızı sola çeviriyoruz, başka bir canım görüyoruz, sayın bayanlar baylar, bir dakikanızı rica ediyorum, elimde bu gördüğünüz canımı size çok ucuza veriyorum, Ahmet! memur geliyor mu sen göz kulak ol, evet nerede kalmıştık? işte her şeyi tamam, orası burası yerinde bir canım, hiç bir canım onun gibi elini çantasına sokup da filtreli Amerikan sigarasını çıkararak kırmızı canım gazlı çakmağıyla şıp diye yakamaz, başka marifetleri de vardır, tanıyan bilir, yüzüne en iyi makyaj maskını yapmak onda, en birinci moda dergilerini takip etmek onda, oğlum bir tane versene, buyrun abi, başka isteyen, dur oğlum bir dakika, bu canım ne okur? abi müsaadenle memur geliyor, ben kaçayım, kurgusu biter mi? evet başka isteyen var mı biz gidiyoruz, haydi, evet yalnızları sevindiriyor, elinde neden o korkunç dergiler var güzel şey, neden o kahrolası kitaplara bakıyorsun? mesela canım, Kant’ı filan tutamaz mıydın güzel parmaklarının arasında? okuyamam anlamam diyorsun, zarar yok, ben de okuyamıyorum, ben de anlayamıyorum, fakat düşün bir kere: Binlerce yüz binlerce güzel şey elinde Kantla görünse ne müthiş bir sükse olur değil mi canım? istatistik diyorlar bir bilim varmış, duymadınsa benden duy, elbette yüz bin güzel şeyden birkaçı merak eder felsefeyi sonunda diyorlar, zarif parmaklarıyla Kant’ın sayfalarını karıştırır, hattâ içlerinden okuyanlar bile çıkar, neden felsefeyi reddediyorsun? Kant’ı resimli roman biçiminde sana sunmak çok zor güzelim, ha-ha, sen güldüğüme bakma aslında ben ıstırap çekiyorum, bir kere bu Kant çirkin bir adam güzelim, sonra bütün hayatınca evinin dışında sadece yürümüş, ne yapmış ben de pek iyi bilmiyorum, ben söyleyenlerin yalancısıyım, adamın cinsel hayatı da yüz kızartıcı, passons, geçelim demek istedim, bildiğim bir iki kelimeyi de yerinde kullanmazsam beni dinlemezsin ki güzel şey, ah sana öyle şeyler öğretirdim ki arkadaşlarını kıskançlıktan çadlatırdın şekerim, ne Tuncay ne Erkan ne de Durgu bunları katiyyen bilmez, evek kabul ediyorum onların beli daha ince fakat güzel bir profil ne ifade eder sorarım sana şekerim? ben de gözlüklü ve sivilceli bir kız neden seçmiyorum? bunu mu soruyorsun? ha-ha, passons güzel şey passons, korkumu yenmek için diyelim, çok güzel kızlar varmış ve Kant’ı da su gibi okuyorlarmış diye söylentiler çıkarıyorlar, doğru mu acaba? onları ne yazık ki karşıdan karşıya geçerken ve vapurda bacak bacak üstüne atarken ve piyasa caddelerinde gözlerini ilerde bir noktaya dikmiş yürürken göremiyoruz, nerede saklanıyorlar dersin, bak ben ortadayım, onlar da kim bilir ne isterler? Kant’ın kendisini isterler, hem de güzel bir Kant isterler, kirli çamaşırlarını bile kimselere koklatmazlarmış öyle mi? beni şimdiye kadar otuz yedinci sayfaya kadar okudular, sıkılıp ellerinden bıraktılar, o sayfam açık öylece kaldım, o sayfada sarardım, bizim bir arkadaş vardı, kadınlara kendini açındıracaksın diye öğüt veriyordu bana, çok üzülüyorum —ne yapacağımı bilmiyorum— yalnız kaldığım için intihar etmeyi düşünüyorum diye dert yandı mı bütün kadınlar ağına düşüyormuş, sonra bir yanlıklık oldu: Bu arkadaş —başımız sağ olsun— intihar etti, benim de korktuğum anlar oluyor, insan bu güven olmaz, pencere bu kadar yakınken ve iki adım daha atınca denize düşmek ihtimali varken, korkmayın canım şey, sizi elde etmek için yalandan söyledim, ben ölür müyüm? ha-ha, vicdan azabı rolünde yaşamak niyetindeyim, kendimden bahsettiğime bakmayın, asıl mesele sizsiniz, ben yaşlanıyorum, siz hep genç ve taze kalıyorsunuz, yıllardır vapura binerim, yıllardır geniş caddelerde karşıdan karşıya geçerim, yıllardır yollarda yürürüm, gördüğüm kadarıyla siz hep gençsiniz, hep güzelsiniz, yirmi yaşında kalıyorsunuz her zaman, bir bayrak yarışında olduğu gibi gençliği birbirinize devrederek ilerliyorsunuz, ben benzetme için özür dilerim, sizi yerinizden oynatacak kadar heyecanlı bir benzetme yapmayı ne kadar isterdim, bizi iyi yetiştirmediler, hep ukalalık öğrettiler, öğretenleri bir elime geçirebilsem, sizin yanınızdaki delikanlılar da yaşlanmıyor, ne garip ne karışık bir düzen bu, bazen yanınızda yaşlılar da görüyorum, sakın paraya kıymet vermeyin olur mu? sizi onlarla gördükçe daha çok üzülüyorum, beni kırmayın olmaz mı? işte yolculuğumuz burada sona erdi, doğru dürüst bir söz de söyleyemedim, bana müsaade, duraklarda belki başkalarına rastlarım, onlara söz geçiririm, Kant hakkındaki sözlerime de aldırmayın, sizi kızdırmak için mahsus söyledim, kızınca daha güzel oluyorsunuz da, bunu da nasıl olsa daha önce söyleyen çıkmıştır size, söyleyenlerle görülecek bir hesabım var, eyvallah, beni okumayı sakın ihmal etmeyin, bütün kitapçılarda bulunuyorum, bu herif de ne konuştu — deli midir nedir— böylesini de hiç görmemiştim şekerim-adam bir türlü susmak bilmiyor demeyin arkamdan olur mu? herkes bir yaşayış tutturmuş gidiyor, herkesin derdi başka, siz güzelliğinizi korumağa bakın, karşıdan karşıya geçerken dikkat edin, bu şoförler yamandır: Sizin gibi güzelleri korkutmak için bile bile üstünüze sürerler arabalarını, bana da geçen gün paranın üstünü eksik verdiler, dedim ya herkesin derdi başka, müsaadenizle ben kaçıyorum, şu güzel biraz hızlı yürüyor da, ona yetişmeliyim, neden hızlı gidersiniz? ne aceleniz var? bacaklarınızın uzun olduğunu göstermek için mi? bu aydınların canı cehenneme, Kant olamadığıma göre hiç olmazsa Erkol Tancar Durgu filan olsaydım, bu pantalonlar gençlere göre efendim demeselerdi elbise mağazalarında bana, dur güzelim acele yürüme yetişemiyorum, ne İsa’ya- yaranabildik ne de Musa’ya, iki cami arasında kaldık, ulan durun be, nereye gidiyorsunuz? o güzel gözlükleri takmasını bil, külhanbeylerini şimdi anlıyorum, hiç olmazsa konuşuyorlar, eskiden külhanbeyleri de bizim gibiymiş, bizim gibi yalnız dolaşan kurtlarmış, hamam külhanları sıcak olduğu için oralarda barınan kimsesizlermiş, ah hele sizlermiş, hele sizlermiş, her şeyin bir yolu yordamı varmış, ustaları-çırakları-şeyhleri-müritleri varmış, külhanda yüzleri kararırmış ama içleri kara değilmiş, kimseye yan gözle bakmazlarmış, ustalarının bir adım gerisinden giderlermiş, fakirlik ilmühaberi olmayanları aralarına almazlarmış, yersiz yurtsuz olmayanları kapı dışarı ederlermiş, külhandan sokağa-sokaktan külhana başları önünde gidip gelirlermiş, Sultan Mahmut (geceleri) ekseriya bir derviş kılığında tebdil eder gezermiş, küfür edenleri yan gözle bakanları cezalandırırmış, sonra yeniçeriler ayaklanmışlar, düzen bozulmuş, düzen o kadar bozulmuş o kadar bozulmuş ki sonunda bu karışıklıkta yanılıp hürriyeti bile ilan etmişler, külhanbeyleri de dayanamamışlar, çünkü onlara okuma-yazma öğretilmemişmiş, hürriyeti yanlış anlamışlar, kadınlara laf atmağa başlamışlar, işte size hürriyet! Okuma yazma bilenler de gecekondulara çekilmişler, oradan dünyaya sözle düzen vermeğe kalkmışlar, biz adam olmayız demişler, iyi halt yemişler, işte o gün bu gün güzel şey, gündüz kurt-gece kurt olmuşlar, Frankeştaynların en korkuncu olmuşlar, ulumak için ay ışığını filan beklememişler, ah ne olurdu bu sözlerimi anlasaydın! canım sen hiç tarih okumadın mı? tarihin tekerrür olduğunu falan hiç duymadın mı? bunlar adam olmaz albayım, bunlarla oyun oynamaya gelmez, ah albayım bir külhanhanım olsaydı, taklitleri var, erkeklerine eşek! diye sesleniyorlar, onlar da onlara aptal’ diyorlar, bu kadınlardan hayır yok albayım, artık bakkal açılmıştır, gidip biraz öteberi alayım, kendime bir çay pişireyim, Allah hepimizi korusun albayım, korkulardan kurtarsın, amin.
··
413 görüntüleme
Mustafa A. okurunun profil resmi
İlk cümlede Tutunamayanlar'ın anlaşılmamasına atıfta bulunuyor. Alıntıyı parçalamaya kıyamadın mı Hakan, 5 sayfayı paylaşmışsın.:)
Hakan okurunun profil resmi
Aaaa gönderme olduğunu anlayamadım ne yalan söyleyim :) Çok da göndermelik bir ortam yoktu o yüzden aklıma gelmedi acıkcası hocam :) Ben kıyamadım vallaha. Tüm kitabı paylaşasım geliyor hatta :) Size yazdıktan sonra kitaptan bambaşka bir zevk almaya basladım. 2.bölüm karakterlere daha bir tutundum. İlk bölüm neyi sevmedim bilmiyorum, sonraki bolumler neyi bu kadar sevdim onu da bilmiyorum. Ne garip bir adam ya, diğer kitaplari sorgulatıyor bana.
3 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.