Gönderi

222-223
Gerek Osmanlılar gerek İspanyollar, hiçbir zaman Akdeniz'i denetleyecek bir konuma ulaşmadıklarından, bunu yitirmeleri de söz konusu değildi. Kuzey Atlantik deneyiminden yola çıkarak geliştirilmiş olan denizleri denetleme kavramının ardındaki stratejik düşünme tarzı, düşmanın deniz ticaretini yok etmeyi öngörür. Bu da deniz ticaretiyle bağlantısını koparmak üzere önce donanmasını ortadan kaldırarak ve ardından limanlarını abluka altına alarak gerçekleştirilir. Bu hedefler 16.yüzyıl Akdeniz'inde mümkün olmadığı gibi, aslında pek anlamlı sayılmazdı. Birincisi, Akdeniz'deki deniz ticaret yolları her iki devletin uluslararası ticareti açısından hayati öneme sahip değildi. İspanya'nın asıl deniz ticareti Atlas Okyanusu'nda Osmanlı denetimi altındaki en önemli ticaret yolları ise karadaydı. Bunun tek istisnası İskenderiye- İstanbul güzergahıydı, ki o da Osmanlılar tarafından cansiparane korunmaktaydı. İkincisi, kadırga teknolojisine özgü sebeplerden dolayı, açık denizlerde hasım donanmalar arasında ''sahici'' bir kapışma sonuçsuz kalmaya çok açıktı. Son olarak, düşman donanmasını (anakronik bir ifadeyle) yok etmek mümkün olsa bile, onun limanlarını abluka altına almaya olanak yoktu. Sıklıkla gıda ve su ikmali yapma gereğinden dolayı, kadırgalar uzun bir süre denizde kalamazdı. Bu ve başka nedenler yüzünden, Akdeniz cephesindeki askeri stratejistlerin hedefi düşman filolarına çullanmaktan ziyade, olabildiğince çok sayıda müstahkem limanı ele geçirip denetim altında tutmaktı. Ne kadar çok limanı denetlerlerse, o kadar çok kadırgayı donatma, koruma ve denize sürme şansları vardı.
Sayfa 223Kitabı okudu
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.