Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İlk kar yağıncaya kadar, dağın eteğinde, çakıl taslarının üstünden gürültüyle akan dereyi geçerdik okula gitmek için. Kar yağdıktan sonra da geçerdik tabii, ama zor olurdu. Buz gibi su ayaklarımızı dondururdu. En çok küçüklerin canı yanardı; gözleri yasla dolardı. Duysen, biri sırtında biri kollarında, her keresinde iki çocuk taşıyarak hepsini karsı kıyıya geçirirdi. Bütün bunlar inanılmaz geliyor simdi bana. Herkes, ya bilgisizlikten, ya aptallıktan, Duysen'e gülerdi. En çok da kısı dağlarda geçirip arada bir değirmene inen zenginler alay ederdi onunla. Baslarında kalpakları, sırtlarında kürklü ceketleri, sırım gibi atlarının üstünden Duysen'in çocukları taşımasına bakarlardı. Öğretmeni gösterirlerdi gülerek. suna bak, derlerdi, nasıl olmuş da bugüne kadar görmemişim su herifi. Daha önce görseydim, kuma diye alırdım! Kahkahadan kırılarak, üstümüze su ve çamur sıçratarak yollarına devam ederlerdi sonra. Ah, arkalarından nasıl koşmak isterdim onların. Atların yularına yapışıp sinsi yılışık suratlarına doğru: Öğretmenimiz için nasıl böyle konuşursunuz? Aptal insanlarsınız siz, kötü insanlarsınız! diye bağırsam öyle rahatlayacaktım ki... Ama küçük bir kızın sözlerine kim kulak asardı? Gözlerimin acı yaslarını içime akıtarak kalakalırdım olduğum yerde. Duysen onların sözlerini duymazlıktan gelirdi; hiç aldırmazdı. Üstelik, söylenenleri unutturmak, bizi güldürmek için komik şeyler anlatırdı.
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.