Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

228 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Bir Duygu Şöleni
Katherine Mansfield modernist bir öykücüdür. Modernist olmasının verdiği özellikler nedeniyle de öyküleri herkese hitap etmiyor. In medias res, hikâyenin ortadan başlaması, tekniğini kullanması karakteri tanımamızı da güçleştirdiği için okuması, anlaması zor oluyor. Fakat ben Mansfield'in hikâyelerini anlamaktan çok hissettim. Duygu durumlarını ve düşüncelerini çok güzel yansıtmış. Toplumun her kesiminden insan görmemiz de, bence, ne kadar yetenekli bir yazar olduğunu kanıtlıyor. Kaldı ki
Virginia Woolf
Virginia Woolf
bile kendisine hayranmış. Duygu yüklü 15 öykü var bu kitabımızda da. Ben bu 15 öyküyü tek tek inceledim, o yüzden biraz uzun bir inceleme olacak. Sabrınız için şimdiden teşekkür ediyorum, keyfli okumalar. Körfezde Sıradan bir aile fertlerinin iç yaşamlarını okuyoruz bu öyküde. Aslında zor olan yeni ve farklı bir dünya yaratmak değil, elbette ki bu da her yiğidin harcı değildir fakat gözümüzün önünde olan, sıradan dediğimiz şeyi anlatabilmek büyük yetenek bence. Bu öykü de böyle. Etrafımızdaki, ailemizdeki insanların, belki kendimizin zaman zaman düşündüğü şeyler çok güzel ifade edilmiş. Bahçede Eğlence Dünyanın, ya da insanlığın daha doğru olur, küçük bir sembolüdür bu hikâye. Kendilerinden başka hiçbir şeyi düşünmeden yaşayan insanların şatafatlı hayatlarının yanı sıra onların artıklarıyla idare etmeye çalışan yoksul kesim... Bu, hikâyenin geniş bakış açısıyla baktığımda benim gördüğüm tarafı. Diğer yandan da şöyle düşünüyorum: Hiç normal ilerleyen bir anınızda ya da çok mutlu olduğunuz zaman, herhangi bir ölüm haberiyle karşılaştınız mı? Bu hikâye bu durumu çok güzel yansıtmış bana kalırsa. Peki şunu soralım kendimize, tanımadığımız bir insanın ölümü karşısında kimin tutumu daha doğru? Partiyi durdurmak isteyen Laura'nın mı yoksa devam etmek isteyen Jose ve annesinin mi? Bu hikâyeyi 2 sene önce okuduğumda hiç tereddütsüz Laura haklı demiştim fakat şimdi bu sorunun o kadar da kolay yanıtlanabileceğini düşünmüyorum. Ölü Albayın Kızları Maalesef çoğu insan hâlâ ve hâla başka insanlar için ve başka insanların baskısı altında yaşıyor. Buna ister aile diyin ister arkadaş çevresi diyin farketmiyor. Çünkü yapılan şey aynı: Kendin olmayı yasaklamak. Bu hikâyede de oldukça katı bir babanın eften püften baskıları yüzünden iki kızının hayatını nasıl etkilediğini okuyoruz. Bu baskılar öyle kızların karakterine öyle işlemiş ki babaları ölse bile maalesef kendileri olmaktan, kendi hayallerinden korkuyorlar. Kişisel hayatımızda da böyle değil midir? Bir insan hayatımızdan ne kadar çıkmış olsa da iyi veya kötü etkilerini daima bir iz olarak taşırız benliğimizde. Mr. ve Mrs. Kumru Sanıyorum ki çoğu kişi platonik aşk yaşamıştır. Karşı tarafın bilmediği güzel duygular ve hayallerle ve tabii büyük acılarla dolu bir aşk. Fakat platonik aşktan daha kötüsü, bence, karşı tarafın bildiği fakat sizi 'o şekilde' sevmediği durum. Bu hikâyede de Reggie Anne'e sevgisini ilan eder. Fakat Anne Reggi ile çok iyi anlaştığını, ona her şeyi anlatabildiğini söylemesine rağmen 'o şekilde' sevmiyordur. Nedir şu 'o şekil' acaba? Hikâyede Anne şöyle der, "Ama aşktan söz ettikleri zaman insanların ve kitapların anlatmak istediği şey bu değil," Yani aslında biz kime aşık olacağımızı, aşkın ne olduğunu dahi başka insanların tanımlarıyla yaşamaya çalışıyoruz. Psikolojisini iyi anlatamasa da verdiği mesaj açısından güzel bir hikâye. Genç Kız Açıkçası diğer hikâyelere göre çok sönük buldum. Yine in medias res tekniği ile başladığı için karakterlerle ilgili pek bir bilgimiz yok. Bu da pek tabii olayı algılamayı zorlaştırıyor. Hikâyede tek net olan şey, genç kızın annesinin umursamazlığı sonucu çok güçlü bir karakterinin olması. Öyle bir derecede ki genç kız sanki anneymiş gibi davranıyor. Tabii bu yersiz sorumluluk da kızın üzerinde büyük bir yük haline geliyor ve yaşında yaşaması gereken şeyleri yaşayıp hissedemiyor. Parker Ana'nın Hayatı Bu hikâye çaresizliğin hikâyesi. Herkes yaşamıştır bu büyük çöküntüyü. Sanki bir daha renkleri göremeyecekmiş gibi kararır umutları, hayatı. Sanki bütün kötü şeyler onun başına geliyormuş gibidir. Kendisini bir lanet çeker olarak görür. Parker Ana da işte böyle hissediyor. Hem de öyle bir hissediyor ki sizi tekrar o ruh haline çekiyor. Ve tek yapmak istediği şey rahatsız edilmeden ağlayabileceği bir yer. Ama sanırım bu küçük istek bile ona çok görülüyor. Hani olur ya, gözyaşları boğazında düğüm olarak kalır. Parker Ana sanırım hep böyle kalacak. A la Mode Evlilik Kibir insana neler yapar? Bu çok tiksindirici bir hikâyeydi. Hayır hayır, sorun hikâye değil, sorun hikâyedeki kadın! Hikâye vermek istediği duyguyu çok çarpıcı bir şekilde verdi bana ve bu da sanırım beni çileden çıkarmaya yetti. İnsanlarla alay etmek, onların duygularıyla veya düşünceleriyle alay etmek zaten aşağılık ve kibir dolu bir hâlken bunun aşk üzerinden yapıldığını düşünsenize! Ne büyük bir kibir örneği. Böyle insanlar sevilmeyi hak etmiyor. Deniz Yolculuğu Diğer hikâyelere göre beni pek de etkilemeyen bir hikâye oldu. Küçük bir kızın büyükannesiyle birlikte çıktığı 1 gecelik bir deniz yolculuğu anlatıyor. Hikâyede tek sevdiğim kısım, havanın ve geminin çok güzel betimlenmesi ve benzetmeler kullanılması oldu. Miss Brill Herkesin bulunduğu şehirde illa ki yaşlıların mesken tuttuğu bir yer vardır. Bir meydan ya da bir park. Ben bir türlü anlam veremezdim, ne gereği var burada oturmanın evinizde otursanıza diye, fakat gerçek şu ki onlar sadece bir şekilde 'dışlandıkları' toplumun tekrar bir parçası olmak istiyorlar. Dışarıdan yargılamak hep en kolayı olmuştur zaten. Miss Brill'in de karşılaştığı durum bu. Kendisi belki kimsesiz, belki sadece tatil gününü kullanıyordur, bilmiyoruz. Fakat gençlerin kola kola gezmesinden, âşıkların gülüşmelerinden, insanların konuşmalarından zevk alan bir insan. Bunları izlemek yetiyor ona evet ama bir yandan da bunun bir parçası olmak istiyor içten içe. Bu yüzden de onları izlemeyi bırakamıyor. Beni çok utandırdı bu hikâye, çünkü ben de eminim ki, en azından bir Miss Brill'i üzmüşümdür. Kızın İlk Balosu Hiç kimse aynı yaşta, aynı kişilikte kalmayacak. Değişim yegâne gerçek bu hayatta. Bir çiçeğin tomurcuklanıp çiçek açması gibi, solup öleceğini de kimse değiştiremez. Bu hikâyede değişimin gerçekliği tokat gibi iniyor yüreğinize. Ve bu değişim, çok güzel bir yolla, çok heyecanlı bir olayla anlatılıyor. Leila yeni açmış bir çiçek gibi her şeyden habersiz hayatının ilk balosuna katılıyor. Ve bu baloda, değişimin farkına vararak belki de gerçekten o an olgunlaşıyor. Fakat olması gerekeni yapıp, bu çiçeklenmiş haliyle, bir gün solacağım, diye üzülmek yerine dansının tadını çıkarıp etrafına güzel kokular yaymaya devam ediyor. Şarkı Dersi Hayatımızda yaşadıklarımız, duygularımız ve düşüncelerimiz, biz ne kadar gizlemeye çalışsak da, başka insanları bir hayli etkisi altına alıyor. Bu hikâyede üzik öğretmeni olan Miss Meadows'un aldığı 2 mektup ile değişen duygu durumunu ve bunu insanlara nasıl bencilce yansıttığını okuyoruz. Yabancı Bazı hikâyeleri, anlattığı duyguyu yaşamadığım için anlayamıyorum. Bu da öyle bir hikâyeydi. John'un uzun zamandır beklediği karısı nihayet yolculuğundan döner. Fakat bir şeyler eksiktir sanki ya da fazla mı desek? Girmemesi gereken insanlar ya da anılar ikili ilişkimizin içinde olurlar bazen. Bir üçüncü kişiyi aranıza katmak pek de sağlıklı bir durum değildir, bu hikâye de bence buna bir örnekti. Fakat konu anılar olunca, nasıl düşünmeliyim bilemiyorum. Resmi Tatil Sadece isminden anlayabildiğimiz kadarıyla bir resmi tatil günü resmedilmiş. Etrafta bir curcuna havası. Toplumun tüm kesimi meydanda gibi. Satıcılar, geziye çıkmış olanlar, gençler, yaşlılar; herkes büyük bir sevincin içinde. Fakat hikâyenin son cümlesi tüm bunların nedenini ya da nedensizliğini sorgulatır nitelikte. Örnek Aile Bu hikâye bana
Yaprak Dökümü
Yaprak Dökümü
'nü hatırlattı. Ve tekrar anladım ki insan aslında en çok en yakınındakine yabancıdır. Ve çoğu zaman düşünmeden edemiyorum; ben mi yabancılaştım bu evde yoksa zaten hep yabancıların içinde mi yaşıyordum? Mr. Neave de böyle hissediyor, bir yabancı gibi. Hanımefendinin Hizmetçisi Bu hikâye fedakârlığın hikâyesi. Çocuğu için büyük fedâkarlıklar yapan bir annenin bağımlılığı var bu hizmetçide. Kendisini kurtarmış, ona evini açmış hanımına karşı duyduğu büyük sevgi yüzünden bir hizmetçinin yaptığı fedâkarlığı okuyoruz. Fakat kendi hayatını böylesine çok etkileyen bir fedâkarlık yapmak gerçekten ne kadar doğru?
Bahçede Eğlence
Bahçede EğlenceKatherine Mansfield · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2012428 okunma
·
285 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.