Gönderi

Ülkenin genel durumu
Türkiye'nin genel değerlendirmesine gelince, milli borçların başarıyla konsolide edilmesinin yarattığı olumlu izlenime rağmen vatandaşların maddi durumlarının değişmemesi ülkede pek az düzelme olduğuna işaret etmektedir. Bu dönemin hastalıklarını ve zorluklarını tümüyle yerli ve yabancı Hıristiyanlardan fersah fersah geri kalmış olan Müslüman halk çekmektedir. Otuz yıl önce bir tek hıristiyanın bile görülmediği şehrin kibar mahalleleri şimdi tamamiyle Rum ve Ermeniler tarafından iskân edilmiştir. Demiryolu ulaşımının gelişmesi ile İstanbul yegâne ticaret merkezi olmaktan çıkmış ve bu özelliğini Sofya, Filibe, Burgaz ve Varna ile paylaşmak zorunda kalmıştır. Bu, Hıristiyanların kazançlarını etkilemiş olmakla birlikte yine de onlar, sefalet ve yoksulluk içine düşmüş, Hıristiyan hemşehrileriyle tüm rekabet gücünü kaybetmiş ve tevekkülle iflâs ve yıkımlarını bekleyen müslümanlardan çok daha iyi durumdadırlar. Aynı kayıtsızlık halkın hükümetle olan ilişkilerinde de göze çarpmaktadır. Türk toplumunun hangi tabakasıyla konuşursam konuşayım, halkın genel olarak ülkenin sosyal koşullarına, yönetimine ve siyasetine karşı ilgisiz olduğunu şaşırarak gözlemledim. Yine aynı şey Padişah'la halkın ilişkileri için de söylenebilir. Yardımseverliği ve iyi kalpliliğini sergilemek için hiçbir fırsatı kaçırmayan Padişah, Hıristiyan olsun, Müslüman olsun halkın büyük çoğunluğu tarafından yapılan bir kişidir. Efendi sınıfı içinde ise sadece rütbe ve mevki sahipleri Padişah'ı vatanperver bir hükümdar ve Türkiye'nin canlandırıcısı olarak görürken, işsizler gizliden gizliye ona sövmekte ve onu bencil bir despot olarak adlandırmaktadırlar. Bunların dışında bir de çok küçük bir grup vardır ki, onlar Padişahın para hırsını, kendini zenginleştirmek için piyasadaki çabalarım hiç de hoş görmemektedirler. Padişahın gayr-ı menkûllerini arttırması, demiryollarına yatırım yapması, inşaat ve diğer sınaî şirketlerinde hissesi olması gizliden gizliye söylene gelmektedir. Padişah, bütün bu plasmanları kendisi tarafından fazlasıyla ödüllendirilen ve aslen namuslu bir adam olan Maliye Nazın Artin Paşa'nın destek ve kanalıyla yapmaktadır. II. Abdülhamid kendi taşınmaz mallarını arttırmak için çalışan ilk Osmanlı padişahıdır. Sultan Hamid, Bulgaristan'da cedlerine ait olan önemli toprak parçalarım elden çıkartmak zorunda kalmıştır. Böylece, malvarlığında büyük ölçüde bir azalma olmuştur. Padişah şimdi bu yoksulluğunu kapatmak için uğraşmaktadır ki, bu çabalarında hiç de haksız sayılmamalıdır. Ne var ki, düşmanları Muhammed'in halifesinin bir iş adamı da olabileceği fikrine alışkın olmadıkları için, Padişah'ın itibarını arttırmamaktadır. Fakat, bu ve bunun gibi sebeplerin Abdülhamid'in kardeşi Reşad'ın lehine tahttan indirilmesine yol açacağını iddia etmek olayı çok büyütmek demektir. Bu söylentiler Beyoğlu'ndaki elçilik çevrelerinde yaygındır. Üzülerek söylemeliyim ki, Haliç'deki diplomatlarımız Türkiye'nin içişlerine ve Türk milletinin ruhuna bir türlü vâkıf olamamaktadırlar. Türkler son savaşın neden olduğu felâketlerin baskısından, bu sakatlığın ve uyuşukluğun etkisinden kurtulamamışlardır. Bilhassa şimdiki Padişah, o büyük vatanperver, hareketli, dikkatli ve uyanık adam, dikkatini herkese ve herşeye çevirmiştir; bu vaziyette bir başkaldırmadan söz etmek mümkün değildir. Bu durumu yalnızca bir Avrupa savaşı bozabilir; aksi takdirde, herşey sükûn içinde cereyan ederse Türkiye daha uzun yıllar yaşayacaktır. Çağdaş uygarlığımızın ruhu Anadolu'daki saf Türk ırkının alt sınıflarına ulaşabildiği takdirde, değişik bir coğrafî ve etnik kompozisyonda, Türkiye'nin yeniden canlanması ihtimâli vardır. Demiryollarının Anadolu'ya uzaması, Batı dünyası ile temaslar ve şimdiki Padişah'in halkının aydınlanabilmesi için harcadığı samimi çabalar, Türkiye'nin daha iyiye doğru gitmesi yolundaki umutlarımızın gerçekleşmeye başladığının işaretleridir. Fakat, heyhat! Müslüman Asya derinden derine ve tehlikeli bir şekilde yaralıdır. Sosyal ve dinî bir ıslahatı içeren tedavisi ise büyük bir sabır ve uzun bir süre gerektirmektedir. Müslüman Asyalılar sabırlı olmasına sabırlıdırlar da, büyük bir nüfus birikimine sahip yerinde duramayan Batı dünyasının onlara bu zamanı tanıyıp tanımayacağı asıl sorulması gereken hususlardandır.
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.