Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

.............Kendimizi Tanımaya Çalışalım........... 1 / Kalp Diriliği Kalp devamlı kendi vazifesini görmek, Rabb’ini zikretmek ister. Nefis de hep uyanıktır, hiç uyumaz ve sahibine kötülükleri emretmekten geri durmaz. Kul, Allah Teâlâ’nın emirlerine kulak verdi ise ne âlâ, aksi durumda o nefis ve şeytanı dinler. Hakk’ı işitme yolunu kapatan her
··
3.478 görüntüleme
sır okurunun profil resmi
Öne Çıkan Yorum
Riyasız İbadet Oruç ibadeti, insanın başkalarına gösteriş yapma (riya) hastalığının en az olduğu bir ibadettir. Çünkü orucun dışarıdan görülebileceği apaçık bir belirtisi yoktur. İnsan, sadece Allah rızası için yemeyi, içmeyi, cinsî münasebeti terketmiştir. Bu yüzden sevabı çoktur. Nitekim Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Rabbimiz’in şöyle buyurduğunu bildirmiştir: “Oruç benim içindir. Onun karşılığını ben vereceğim” (Buhârî). Yine Hz. Peygamber cennette sadece oruç tutanların girebileceği ve adının “reyyan” olduğu cennet, “Kıyamet gününde bu kapıdan sadece oruç tutanlar girecek, oruç tutanlar içeri girince de kapılar kapanacak, onlardan başka kimse içeri alınmayacaktır” sözleriyle biz ümmetine müjdelemiştir. Yine Resûlullah Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Kim bu ayda hayırlı bir amel ile Rabb’ine yaklaşırsa, diğer aylarda bir farzı yapmış gibi sevap kazanır. Yine bu ayda bir farzı yerine getiren kimse, diğer aylarda yetmiş farzı yerine getirmiş gibi sevap kazanır” (Beyhakî).
sır okurunun profil resmi
Yevmü’l-Mezîd Cebrâil’in (aleyhisselâm) bir görüşmede Resûl-i Ekrem’e (sallallahu aleyhi vesellem) anlattığına göre Allah Teâlâ cennette beyaz miskten bir vadi yarattı. Bu vadi cennet ehline cuma günleri görünür. O gün peygamberler nurdan minberlerde, sıddıklar ve şehidler onların etrafında, altın kürsülerde, diğer cennet ehli ise bir tepenin üzerinde olacaklardır. Hep beraber yüce Allah’ın cemalini seyrederler. Allah Teâlâ onlara, “Ben vaadimi yerine getirdim ve size olan nimetimi tamamladım. Burası benim ikram yerimdir. Benden dilediğinizi isteyin” der. Cennet ehli yüce Allah’tan kendilerinden razı olmasını isterler. Allah Teâlâ, “Ben sizden razıyım, sizi cennetime aldım ve nimetlere kavuşturdum, ancak daha da isteyin” buyurur. Cennet ehli yine O’nun rızasını isterler. Bu durum böyle tekrar eder. Sonra öyle bir kapı açılır ki o güne kadar kimsenin görmediği, bilmediği nimetlerle Allah Teâlâ kerem eder. Bundan sonra cennet ehli yerlerine dönüp Allah Teâlâ’nın cemalini yine seyretmek için cuma gününü beklerler. İşte o cuma günlerine “yevmü’l-mezîd”, yani “nimetlerin zirveye çıktığı gün” denilmiştir...
sır okurunun profil resmi
En Üstün Bilgi İlimlerin en üstünü marifetullahtır. Marifetullah, âlemlerin Rabb’i olan Allah Teâlâ’nın zatını, sıfatlarını, tecellilerini beşer ölçüsünde tanımaktır. Bu ilme irfan, sahibine de ârif denir. İrfan, Allah Teâlâ’nın sevdiği kullarına bir lutfudur. Onu temiz kalplere ve güzel fıtratlara hediye eder. Herkesin bu ilimdeki nasibi farklıdır. Kulun kalbindeki imanı ve Allah sevgisi marifetullahtan nasibi kadardır. Kul, yüce Rabb’ini ne kadar çok tanırsa o nisbette sever ve o derece imanı kuvvetli olur. Resûlullah Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem),“İçinizde Allah’ı en iyi tanıyanınız benim ve O’ndan en çok korkanınız da benim” hadisiyle, takvanın ve edebin Allah Teâlâ’yı tanımaktan kaynaklandığını bildirmiştir. Elbette âlemlerin Rabb’ini tanıyan sever, seven itaat eder, takva dairesine girer. Takva, Allah’tan korkmak, sakınmak diye tarif edilir. Ancak bu korku, sevgiliyi üzme korkusudur. Allah Teâlâ'dan en çok korkanlar, O’nu en fazla seven ve O’nun tarafından sevilen kimselerdir!..
sır okurunun profil resmi
İyilik Bağları Dünya malı fakir ile zengin arasında bir irtibat vesilesidir. Nitekim Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Birbilerini sevmekte, karşılıklı acımak ve esirgemek konusunda müminler, bir uzvu hastalanınca diğer âzaların da uykusuz ve ateş içinde kaldığı, acısına ortak olduğu beden gibidir” (Buhârî; Müslim). Zenginlik, sahip olduğu mülk üzerinde gelip geçici bir emanetçi olduğunu bilen kimse için bulunmaz bir fırsattır. Çünkü bu sayede malını Allah yolunda harcar, Allah’ın dininin insanlara ulaşmasına vesile olur. Malı ile ailesinin, akrabalarının, komşularının ve müslüman kardeşlerinin sıkıntılarını giderir. Onların dualarını alır. Böylece Allah’ın dostları arasına girer. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor: “Zulümden sakınınız. Çünkü zulüm kıyamet gününde karanlıklar halinde karşınıza çıkar. Cimrilikten sakınınız. Zira o sizden evvelkileri helâk etti. Onların birbirlerinin kanını dökmelerine ve haramları helâl saymalarına yol açtı” (Müslim)!..
sır okurunun profil resmi
Yüce Aileden Olmak Hz. Peygamber’e (sallallahu aleyhi vesellem) yakın olmanın ve sevilmenin yolu iman ve takvadır. Kan bağıyla yakınlığın bile bu hususta etkisi ancak iman ve takva ile olmaktadır. Resûl-i Ekrem’e yakın olanların şerefleri, ilim, amel ve güzel ahlâk ile olmuştur. Kimsenin kimseye kan bağıyla yakınlığı kurtuluşu sağlamaz. Kurtuluş için ilk önce iman etmek sonra da imanın gereklerini yapmak şarttır. Hz. Nuh’un (aleyhisselâm) oğlu inanmadı, inananlar arasına katılmadı, Allah Teâlâ Hz. Nuh’a, “Senin ehlini kurtaracağız” buyurmuştu, ancak onu kurtarmadı. Hz. Nuh, “Ey Rabbim, şüphesiz oğlum ailemdendir” deyince Allah Teâlâ, “Ey Nuh, o asla senin ailenden değildir” (Hûd 11/45-46) buyurdu. Peygamber oğlu olması kurtulmasına yetmedi. Bu ne kadrini artırdı ne de kıymetini yükseltti. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bir hadis-i şeriflerinde, “Benim dostlarım ancak müttakilerdir” buyurarak işin esasının iman ve takva olduğunu belirtti!..
sır okurunun profil resmi
Şehr-i Ramazan Merhaba Müştâk olup özlediğim Şehr-i ramazan merhaba. Bakıp yolun gözlediğim Şehr-i ramazan merhaba. Safâ geldin izzet ile Dahi azîm nimet ile Müminlere rahmet ile Şehr-i ramazan merhaba. Müminlerin bayramıdır On bir ayın sultanıdır Hakk’ın bize fermanıdır Şehr-i ramazan merhaba. On bir aylık yoldan gelir Bir ay bize mihmân olur Müzniblere gufran olur Şehr-i ramazan merhaba. Derviş Yunus sever özden Kanlı yaşı döker gözden Hoşnud olsun cümlemizden Şehr-i ramazan merhaba. Derviş Yunus
sır okurunun profil resmi
Oruç İbadeti Nasıl Başladı? Oruç ibadeti bütün peygamberlerden ve ümmetlerinden istenmiş bir ibadettir. Bunu Kur’ân-ı Kerîm bize haber veriyor: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz” (Bakara 2/183). Peygamber Efendimiz’e (sallallahu aleyhi vesellem) farz kılınan oruç ile eski ümmetlere emredilen oruç arasında farz oluşu, vakti ve miktarı bakımından benzerlikler vardır. Yahudiler de hıristiyanlar da oruç tutmakla yükümlüydüler. Yahudiler, kendilerine farz kılınan orucu terkettiler. Yılda bir güne indirdiler. Hıristiyanlar ise farz olan orucun zamanı ve mahiyetini değiştirdiler. Oruç, sıcak günlere rastlayınca süresini değiştirdiler. Nihayet perhiz haline getirdiler. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) Medine’ye hicret ettiğinde henüz kendisine oruç tutmasını emreden âyetler indirilmemişti. Ramazan orucu Medine’ye hicretten bir buçuk yıl sonra farz kılındı. O günden sonra da her yıl müslümanların yerine getirdiği dinimizin beş temel esasından biri oldu!..
sır okurunun profil resmi
Ahlâkımız Güzel mi? Dinen zorunlu olan görevler, dinimizin ibadetler bahsinde ele alınır. Diğer görevler ise ahlâk bahsine aittir. İslâm ahlâkı kişilerin kendi anlayışlarına, zevk ve çıkarlarına, devirlerin modasına bağlı değildir. Kaynağı vahiydir, ilâhî bir mana taşır. Bu sebeple insanların manevi ihtiyaçlarını karşılar, tatmin duygusu verir, yükselme ve olgunlaşmayı sağlar. Fazilet ve hikmet dini olan İslâm sayesinde müslüman kişi yüksek bir ahlâk anlayışına sahiptir. Artık Müslümanlığının ispatı bakımından bu anlayışla yaşaması beklenir. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem),“Ben iyi ve güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyurmuşlardır. Onun ümmetinin işi de bu ahlâkı devam ettirmektir. Peygamberinin tebliğ ettiği din üzere olan müslümanın kötü bir ahlâkla ömrünü tüketmesi beklenemez. O, kendisine öğretilen ahlâkın faziletini, yüceliğini hissederek Peygamber Efendimiz’in izini takip eder. Dinen hoş görülmeyen hal ve istekleriyle mücadele eden çok kimsenin güzel bir ahlâk, iyi huylar kazandıkları görülmektedir!..
sır okurunun profil resmi
O, Kendisinden İsteyeni Sever Mümin bilir ki, “insan” olarak, “kul” olarak acizdir, muhtaçtır; gücü ancak istemeye yeter. Bilir ki yüce yaratıcı “Ganî”dir, lutuf, kerem ve ihsan sahibidir, cömerttir. Ve yine bilir ki yöneldiği Rabb’i, bu yönelişi sever, kendisinden istenmesinden hoşnut olur. Kendisinden istiğna edilmesinden, kendisine muhtaç olunmadığı anlamına gelecek tavırlar sergilenmesinden ise hoşlanmaz, gazaplanır... Duanın mümin kulun hayatındaki önemini, “Dua ibadetin tâ kendisidir” (Tirmizî; Ebû Davud) ve, “Dua ibadetin özüdür” (Tirmizî) buyurarak özetleyen Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem), kulun duasının yüce Allah nezdindeki önem ve anlamını da şöyle ifade eder: “Kim Allah’tan dilekte bulunmaz, istemezse, Allah ona öfkelenir” (Ahmed b. Hanbel; Tirmizî; İbn Mâce) ve, “Allah’ın fazl u kereminden isteyin. Zira Yüce Allah, kendisinden istenmesini sever” (Tirmizî)!..
40 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.