2. Dünya Savaşı sonrasında özellikle Almanya'da "Yığıntı Edebiyatı" dediğimiz bir dönem başlar edebiyatta. Çünkü savaştan sonra geriye sadece her anlamıyla yıkıntılar ve onların oluşturduğu yığıntılar kalmıştır.
Sevgi Soysal'ın bu kitabı da her yönüyle bence Yığıntı edebiyatının erken dönem (olaylar 1. Dünya savaşı sonrasında geçmektedir.) güzel bir örneği sayılabilir kanımca. Ne alaka diyeceksiniz belki ama kitabı okuyunca göreceksiniz ki yerli bir eser okuyor olmaktan öte Almanya'da yaşayan ve her türlü savaş dönemi yaşanmışlıkları ile karşımıza çıkan Tante Rosa'nın çocukluktan ölümüne kadar hayatından bazı kesitlerle tam bir Alman edebiyatı eseri ile karşılaşacaksınız. Anlatılanlar 1. Dünya Savaşı sonrasında olduğu dile getirilse de aynı sonuçlar 2. Dünya Savaşı'nda yaşandığı için haliyle oraya da uyarlanabilir.
Yazarın yazdığı ilk kitap olmamasına rağmen başlangıç okuması olarak en ideal olduğu düşünüldüğünden bütün eserlerinin basımında 1. Kitap olarak seçilir. Okuduktan sonra haklı bir seçim olduğunu anlıyorsunuz.
Yazarın dili ve duyguları dile getiren yoğun anlatımı çok hoşuma gitti. Doğrusu bu kadar yetkin bir kalemle karşılaşacağımı tahmin etmiyordum. Beklediğimden de iyi bir kalem olduğunu gördüm.
Savaş edebiyatında hep erkekler anlatılır. Savaştaki kadının psikolojisini güzel bir şekilde dile getiren bu eseri okumanızı tavsiye ederim.