Birkaç yıl önce çok sevdiğim bir hocamın kitabın bazı bölümlerinin çevirisini istemesi üzerine tanışmıştım Muhteşem Gatsby ile. Çeviri sürecinde yazarın oldukça ağır bir dil kullanmasından olsa gerek diğer birçok esere göre bir hayli zorlandığım için kitaptan uzunca bir süre ayrı kalıp ve okumayı her daim ertelemiştim. Fakat artık filmini izlemek için can attığım bu eserin, bir an önce okumam gerektiğini hissettim ve yaklaşık 4 saatte bitirdim. Fakat bu 4 saat içerisinde yeri geldi defalarca yarıda bırakmak istedim yeri geldi bir merak duygusuna kapıldım ve kendimle savaşarak en sonunda son sayfaya ulaştım. Üzülerek belirtmeliyim ki uzun bir sürenin ardından ilk defa son sayfasına geldiğimde mutlu olduğum bir kitap oldu kendisi.
Kitap, yazıldığı dönemde çok büyük bir ses getirmesinden ve çoğu kişi tarafından övüldüğünden dolayı yüksek bir beklenti oluşturmuştu bende fakat durum benim açımdan hiç de bahsedildiği gibi olmadı ve beklentilerimi karşılamadı. Belki çok kaba bir tabir olacak fakat yaz dizilerimizi anımsattı bana. Neden mi? Çünkü hikayemizin ana teması oldukça basit, bir tarafta, bir zamanlar oldukça fakir olan Gatsby, biricik aşkı Daisy tarafından zengin olmadığı için terk ediliyor. Ardından, Gatsby aşkı için zengin olabilmenin her yolunu arıyor ve sonunda da bu muradına eriyor. Öyle ki, semtin en büyük malikanesine sahip olup her gece, her kesimden insanı ağırlayarak büyüleyici partiler yapabilecek kadar güç sahibi oluyor. İşte tam bu noktada da sevmediği fakat serveti için Tom ile evlenmiş olan Daisy ile tekrar karşılaşabilme fırsatları yaratıyor. Kahramanımızın çabaları boşa da çıkmıyor, Daisy ile görüşüyor ve hatta onu malikanesinde ağırlıyor tam bu sayfalarda bulunan diğer sayfalara nazaran yazarın daha etkileyici betimlemeleri sayesinde kendimi kitabın içinde hissedebilmişken, Daisy’nin malikanede görmüş olduğu eşyaları daha önce hiç görmediği için ağladığı belirtilen paragrafta bende esere karşı olan anlamsızlık ve karmaşa tekrar nüksediyor ve buradan sonra oluşan kopukluğu bir türlü toplayamama sebep oluyor. Fakat yine de eserin sonu bir nebze de olsa anlamlı bitiyor ve insanı ben bu kitabı neden okudum hissine kapılmaktan kurtarıyor.
"Böylece akıntıya karşı kürek çekerek, durmaksızın geçmişe doğru sürükleniyoruz."