Bir de, çektiginiz agrı ve acılardan bahsederken, kelimele rinizin yarattıgı etkiyi yumuşatmaya çalışıyormuşçasına gü lümsediginizi fark ettim. Bunu yapmayı nasıl ve niçin ögren miş olabilirsiniz acaba? İnsanların fiziksel acıdan veya acı ve ren olaylardan ya da düşüncelerden bahsederken gülümseme refleksi gösterdiklerini sık sık görüyorum. Oysaki bebegin ilk dogdugunda hiçbir duygusunu saklama becerisi yoktur. Bir be bek rahatsız veya mutsuz oldugunda aglar, üzüntüsünü göste rir, öfkesini gösterir. Acıyı veya üzüntüyü saklamak için yaptı gımız her şey ögrenilmiş bir tepkidir. Bazı durumlarda olum suz duyguları saklamak manalı olabilirse de, birçogumuz bunu sürekli ve otomatik olarak yaparız.
İnsanlar bir biçimde -bazıları digerlerinden daha fazla olmak üzere- hiç bilmeden, diger insanların duygusal gereksinimleri ni karşılamayı ve kendininkileri küçümserneyi ögreniyor. Acı larını ve üzüntülerini kendilerinden bile saklıyorlar."
Daha mutlu, daha az sıkıntılı düşünce biçimlerine sahip insanların daha çok hastalıktan muzdarip oldugunu gösteren mükerrer tespitler ortak akla meydan okuyor gibi görünmek tedir. Genel kanaat, pozitif duyguların saglıga yardımcı olması gerektigi şeklindedir. Hakiki neşe ve tatmin duygusunun fiziksel esenligi yükseltmesi dogru olmakla birlikte, ruhsal sıkıntı ları duymazdan gelmek için yaratılan "pozitif' haletiruhiyeler hastalıga direnci azaltmaktadır.
"lşte bütün mesele bu. Bazen sorun bizim güçsüz olmamızda değil, kendimize dayattığımız taleplerin imkansız olmasında yatıyor. Ne olmuş yani yeterince güçlü değilsek?"