Öncelikle kitapta beni çok rahatsız eden noktalama ve buna bağlı yazım hataları çok fazlaydı. Bu, yazardan mı kaynaklı bilemiyorum çünkü yazarın okuduğum ilk kitabı. Tüm bu rahatsız edici noktalamaya rağmen konu o kadar sürükleyici ve akıcı ilerliyor ki bir süre sonra noktalama hatalarını da görmüyorsunuz.
Bu kitabı içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde okuduğum için olması gerekenden daha fazla empati kurdum sanırım.
Karakterlerin isimleri ile değil de birbirleriyle bağlantıları ve fiziksel özellikleri ile verilmesinin kitabın ruhunu yansıttığını düşünüyorum. Zaten kitapta da yer yer kör olunca ismin önemi olmadığı vurgulanıyor.
Kitabın içeriğinde ise şu ana kadar bilinen körlüklerin aksine beyaz bir körlük salgınının toplumda meydana getirdiği dönüşümler anlatılıyor. Bu körlük aniden geliyor ve nedenleri de bilinmiyor. Toplumdaki herkes kör olsa da doktorun karısı kör olmuyor. Bunun ağır travmalarını kitap boyunca hissediyoruz. Gördüğü hâlde kör gibi davranmak zorunda kalan bu kadın, görmesinin bedelini tüm körlerden daha ağır ödüyor. Çünkü kimsenin kendilerini görmediğini düşünüp ahlaki ve insani değerlerini kaybeden körlerin yaptıklarını görmeye katlanıyor. Tüm bu umutsuzluk içerisinde güçlü kalarak ve sağduyusunu kaybetmeyerek beraberindekileri gözetiyor. Herkesin insanlıktan çıktığı bir vahşet ortamında, gözetimindekilere en insancıl ortamı sağlamak için elinden geleni yapıyor. Bu kısımda kahramanlığı üstlenen doktorun karısının, ruhsal çöküntülerine de tanık oluyoruz. Hatta tanık olmanın ötesine geçip onunla beraber aynı travmayı yaşıyoruz.
Kitabın daha da derinine inecek olursak "körlük" metaforu; her dönemde karşılaşılabilecek, ahlaktan ve vicdandan yoksunluk hâlinin yol açacağı toplumsal çözülmeyi temsil ediyor. Hatta yazar kitabın son kısmında " Biz kör olmadık, biz zaten kördük. Gördüğü hâlde görmeyen körler." sözleriyle de bu çözülmeye atıfta bulunuyor bana göre.
Beğendiğim bir başka unsur ise bu vahşet ortamında dahi varlığını koruyan "kadın sağduyusunun" ön plana çıkarılması oldu.
Bütün bunlardan yola çıkarak diyeceğim şu ki: kesinlikle okunmaya değer bir kitap.