Gönderi

510 syf.
9/10 puan verdi
Hasan Sabbah ve Sahte Cenneti
11. yüzyılda Selçuklu egemenliğindeki İran’da geçen Pehlevi dilini konuşan Şii Müslümanlarla Selçuklu Türkleri arasındaki renkli, kanlı ve heyecanlı mücadeleleri anlatan debdebenin bolca yer ettiği, olağanüstü bir tarihsel roman, Alamut. Alamut, Hasan Sabbah ve Alamut fedailerini diğer adıyla Haşhaşileri anlatmaktadır. ‘’Hiçbir şey gerçek değil, her şey mübah.’’ düsturunu kendisine rehber edinmiş Hasan Sabbah Büyük Selçuklu Devleti’ni yıkmak ve İran topraklarındaki Türk hakimiyetine son vermek için tarihin en korkunç tarikatını kurmuştur. İsmaili mezhebini kurmuş ve hatta kendisini peygamber olarak halka tanıtmış ve daha da ileri giderek cennetin anahtarının kendisine verildiğini söylemiştir. Cehaletle yoğrulmuş zihinleri yalnızca kendi gücünü tesis etmek için öyle güzel kullanmış ki, her şeyi öyle güzel planlamıştır ki sahte cennet bile oluşturmuştur. Fedai denilen suikastçiler haşhaşla mayıştırılıp bu sahte cennette gözlerini açtıklarında sütle, şarapla karşılanmış, etrafta çok güzel bakire kızların olduğunu, her türlü yiyecek, içeceğin bulunduğunu görmüşlerdir. Bu loş, bu sahte cennet ortamında bir süre kalan fedailer tekrar haşhaşla uyutularak odalarına götürülmüş ve Sabbah’ın gerçekten de istediği an insanları cennete gönderebileceğine inanmışlardır. Bu şekilde insanlar cennete gidebilmek için Hasan Sabbah’ın her dediğini yapmışlardır. (Mesela kendine hançeri sapla ya da kaleden aşağıya kendini at ya da git şu adamı öldür vs vs.) Tarihin en ezoterik ve batıni yapılanmasını kuran Hasan Sabbah, Orta Çağ İslam dünyasının sorgulama yetisine sahip olmayan, masalları hakikate tercih eden insanlarını, zekâsıyla ve örgütleme becerisiyle etkilemiş ve korkusuz, ölüme meydan okuyan adeta ölüm makinesi fedailer yetiştirerek –bir nevi anarşizmi kurumsallaştırarak- terör hareketleriyle tüm dünyaya dehşet saçmıştır. Her şeyden önce dogmatik unsurlar taşıyan tüm ideolojilere, diktatörlere, her türlü fanatizme, din istismarı yapan din tüccarlarına ve cehaletin zihinlerde yarattığı karanlık zindanların soğuk zincirlerine bağlanan tüm insanlara ithaf edilecek harikulade bir eserdir, Alamut. Gerçekten de Vladimir Bartol kitabının ilk baskısını Benito Mussolini’ye adamayı arzulamış ancak talebi kabul görmemiş. Sonrasında kitabını tüm diktatörlere adamak istemiş yine maalesef reddedilmiş. Hatta kitap bir dönem bazı ülkelerde yasaklanmış bile… İnsan, aklıyla ve zekâsıyla cenneti de cehennemi de yaratabiliyor dünyada. İdrak etme gücünüz, sorgulama yetiniz sizin cennetiniz yahut da cehenneminizdir. Hakikati arayış yolculuğumuzda okumak, araştırmak, sorgulamak, cesur olmak ve bir şeye körü körüne bağlanmamak gerekiyor. Nitekim Bartol, kitapta bu durumu çok güzel ifade ediyor. Oku, dünyayı tanı. Hiçbir şeyden korkma. Her türlü önyargıdan uzak dur. Hiçbir şeyi aşırı yüceltme gözünde. Hor da görme. Her şeyi araştır. Cesur ol. *Sayfa 447 İncelememi bu şaheserin yazarının sözleriyle bitiriyorum: ‘’Eğer biri yazarın Alamut’a yedirdiği mânâyı, arka planında yatan duyguları anlamak isterse ona şöyle demek isterim. Dostum! Kardeşim! İnsanı dostluğun gücü kadar kahramanlaştıran başka bir şey var mıdır? Yüreğimize aşktan, sevgiden daha fazla işleyen bir şey bulabilir misin? Ve hakikat kadar övgüye layık başka bir kavram var mıdır? ‘’ Kitapla kalın.
Fedailerin Kalesi Alamut
Fedailerin Kalesi AlamutVladimir Bartol · Koridor Yayıncılık · 201242,1bin okunma
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.