İşe hukuk ile politika arasındaki bağa ilişkin bir incelemeyle başlayan Abdürrazık'a göre, hem İslamın geçmişinde ve hem de mevcut İslamda iktidar ve egemenliğin hukuki temelini doğru anlamak için halifeliği anlamak zorunlu gibi görünmektedir. İnsani gerçekliğin daha iyi ve doğru algılanabilmesi için Arapların politika bilmine ilişkin araştırmaya duydukları ihtiyaca işaret eden Abdürrazık, halifeliğin Muştafa Kemal tarafından ilgası (1924) hareketini gördükten sonra, halifeliğin Kuran'da da cemaatin mutabakatında da bir temeli bulunmadığını savunmuştur. Bu iki düşünceden, yani sırasıyla halifeliğin İslamiyetin zorunlu bir parçası olmadığı ve peygamberin misyonunun salt tinsel bir misyon olduğu düşüncelerinden hareketle de, dinin hükümet ve politikayla hemen hiçbir ilişkisinin olmadığını öne sürer. Onun bu seküler yaklaşımına İslam hukukunun geleneksel hocaları tarafından şiddetle karşı çıkılmış ve aynı yaklaşım onun marjinalleştirilmesine, etkisinin çok sınırlı kalmasına yol açmıştır.