Dün gece, ta ki Dostoyevski’yi meze edinceye kadar, her cuma gecesi gibiydi bizim için; sıradan. Dört er kişiydik, son zamanlarda keşfedip artık yeni saplantımız olan bir Azeri restoranında. Şarabımız da yeni takıntımızdı G.Afrika'dan. Yeni bir şeyleri olmalı insanın, yenilemeli hayatını. Yine, ama yeni diyebilmeli şarap da olsa. Gerçi "Buna zenci teri bulaşmış" dedi biri, sanki bilirmiş gibi o terin tadını. Zırvalamanın içki kaynaklısına çok tahammül gösterir Ruslar. Biz de öğrendik. Tahammül gösterdik.
“Bölmek kökünden gelir Raskolnikov ismi, tesadüf de değildir. Zaten Dostoyevski’de tesadüf olmaz” dedi, zenci terine dikkatimizi çeken dostumuz. “Rodion Romanoviç’e bulduğu Raskolnikov soyadıyla, kişilik bölünmesini kasteder” diye masaya bir şey bıraktı. Masamıza düşen meteor değildi elbette, ama inanın daha zayıf değildi bıraktığı etki. Kimi tuvalete gitti, kimi önüne aldığı etle oynamaya başladı. Ben, rest çekilmiş bir poker masasının eli zayıf blöfçüsü tavırlarıyla kıvranmaya başladım. Konuyu ortaya atan, birazdan kahkaha atmaya hazır Erol Taş edasıyla masadaki en lezzetli şeyleri, rakipsiz öğütüyordu.
Tuvaletten dönen “Ruslar, kati surette, kişilik bölünmesi demez kastettiğin hastalığa, çoklu kişilik, der ” dedi. “Kesinlikle tesadüf bu isim. Üstelik raskolnik, bir ruhsal hastalığı değil, dinsel anlamda mezhep yaratan, hizip çıkartan anlamına gelir. Din dışı açıklamalara rastlamadım” dedi “Yandex’ten baktım, hem de Rusça”
Aramızda hiç kimse Raskolnikov soyadı olan hiç kimseyle karşılaşmamıştı o güne kadar. Ortak kararımızla karımı aradım. Varmış, ama çok azmış. Hatta, belki de Dostoyevski’den sonra kullanılmaya başlanmıştır, dedi. Kendisi Rus Dili ve Edebiyatı mezunudur icabında. Ha, asıl önemlisi Rus’tur. Daha baştan bir tur bindirmişti bize. “Biz, çok yaptık bu konuşmaları, bir sonuç da elde edemedik. İlk sizin aklınıza geldiğini sanmayın sakın”
Ben ve konuyu ortaya atan dostum, Dostoyevski’nin bilinçli olarak bu soyadını, hem de bölünmüş kişiliği vurgulamak kastiyle kullandığını savunduk. Muhalefetsiz toplum olmaz tabii. Tesadüf diyenler de iki kişiydi. Sabahın erkeninde aradı “tesadüfçüler”den biri, “Dostoevski 1881’de öldü, di mi?” diye bir soruyla. “E, nolmuş yani?” dedim. “ O zaman” dedi “ bu hastalık tanımlı mıydı?”
Bir şey dememem kibarlığımdan değil, diyecek hiçbir şeyimin olmamasındandı.
Keşke “Dostoyevski, tanımı konmasa da, bu hali kendinde gördü, Raskolnikov soyadını da bundan seçti” deseydim. Pazartesi kesin söylerim.