Gönderi

1960 ve l 970'lerde, yani postmodern diye adlandırılan dönemde gerçeklik anlayışı ikinci bir kez sarsıldı. Postmodern yazarlar gerçekliğe daha da köktenci bir şüpheyle bakıyor ve modernistlerin bu sorunu fazla basite indirgeyerek aslı olamayan bir umut ışığı tuttuklarına inanıyorlardı.2 Yapısal dil kuramı büyük bir rol oynadı bu köktenci değişiklikte çünkü dil ile anlam ve gerçeklik arasındaki ilişkiyi tersyüz etmişti. Yapısal dil kuramı üzerinde durmamıza olanak yok ama bir iki noktayı kısaca anımsatmak yararlı olacak yine de. Sağdyuya uygun, Saussure'den önceki dil anlayışına göre dil, var olan nesneleri adlandmr. Yani sınıflara ayrılmış, düzene sokulmuş hazır bir dış dünya vardır ve bu gerçekliğıi biz dil ile aktardığımıza göre, dil, bu dünyayı yansıtmaya yarayan bir araçtır. Saussure bu dil anlayışını köktenci biçimde değiştirdi ve durumu tersine çevirdi diyebiliriz. Saussure'e göre dil zaten mevcut olan nesneleri, kavramları sonradan etiketleyerek bir çeşit katalog oluşturmaz, çünkü dil kavramlardan önce vardır. Bu iddiayı biraz daha açalım. Yapısalcı dilbilime göre dış dünya, kesintisiz bölünmemiş büyük bir yığın, bir bütündür ve dil bu yığını anlaşılır kılmak için böler. Örneğin dilden önce taş, kaya ve maden ayrımı yoktur ama biz bütünü, taş sınıfı, kaya sınıfı, maden sınıfı olarak birimlere aynstmr ve böylece dünyayı kavranılır, anlaşılır hale sokarız. Bunu yapmasaydık zihnimiz karmakarışık bir duyumlar yığını olarak kalırdı. Bu kurama göre dil gerçekliği aktarmaz, bir anlamda yaratır. Başka bir deyişle, gerçeklik bizim kurduğumuz bir kurmacadır, çünkü anlam dilden önce varolamaz ve kurmaca gerçekliğin bir kopyası değil BlR GERÇEKLlKTlR.
Sayfa 55 - iletişim
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.