Gönderi

Bir şeyi anlamak...
Gündeliğin, Tanrılık imgesine ait olduğunu kabul etmek istemedim. Bu düşünceden kaçtım, kendimi en yüksek ve en soğuk yıldızların ardına gizledim. Yine de derinliklerin tini bana yetişti ve acı içkiyi bana zorla içirdi. *(Bu içkiyi içen bir daha ne bu dünya ne de sonraki yaşam için susuzluk çeker çünkü geçiş ve tamamlanmayı içmiştir. Ruhunda katılaşıp sert cevhere dönüşen ve yeniden erimeyi ve karışmayı bekleyen sıcak, ergimiş yaşam nehrini içmiştir) Bu çağın ruhu bana fısıldadı: "Bu yüce anlam, bu Tanrı imgesi, bu sıcakla soğuğun birbirinde erimesi, bu sensin, sadece sen" Ama derinliklerin tini bana seslendi: "Sen bitmeyen dünyanın bir imgesisin, oluşun ve göçüp gitmenin bütün son gizemleri içinde yaşar. Bunların hepsine sahip olmasaydın, nasıl bilebilirdin?" İnsani zayıflığım adına, derinliklerin tini bana bu sözü verdi. Yine de bu söz de fazla çünkü onu isteyerek söylemiyorum, söylemem gerektiği için söylüyorum. Konuşuyorum çünkü konuşmazsam ruh beni neşe ve yaşamdan mahrum bırakıyor. *(Bilen beni anlar ve yalan söylemediğimi görür. Söylediklerime gereksinim duyup duymadığımı herkes kendi derinliklerinde araştırsın) Ben onu getiren ama elinde ne taşıdığını bilmeyen esirim. Efendisinin söylediği yere koymazsa taşıdığı şey ellerini yakar. Bu çağın tini benimle konuştu ve şöyle dedi: "Neyin sıkıntısını çekiyorsun ki seni tüm bunları söylemeye zorluyor?" Bu korkunç bir ayartmaydı. Beni buna hangi iç ve dış sıkıntının zorlayabileceğini düşünmek istedim ve kavrayabileceğim hiçbir şey bulamadığım için neredeyse bir tane uyduracaktım. Ama böylece çağımızın tini neredeyse konuşmak yerine nedenler ve açıklamalar üzerine düşünmeme neden olacaktı ama derinliklerin tini benimle konuştu ve şöyle dedi: "Bir şeyi anlamak, yola dönüşün köprüsü ve olanağıdır. Bir şeyi açıklamak ise zorbalık, hatta bazen cinayettir. Bilginler arasındaki katilleri saydın mı?"
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.