Gönderi

Tehlikeli Oyunlar'ın Albayı ile dertleşme
Nasıl başardık albayım böylesine katılığa, acımasızlığa, zalimliğe çarpıp dağılmayı, parçalanmayı? Oysa kitaplardan bahsederken ne kadar da nazik, duygusal, anlayışlı bir insan izlenimi vermişti bize? Nasıl yanılabildik bu kadar? Sahiden bu kadar tanıyamıyor muyuz insanları? Oysa Oğuz Atay uyarmıştı bizi Tutunamayanlar'ında " Gerçek dünyada kimin ne yapacağı belli değil yazarlarımla yaşamak daha kolay." demişti. Biz de bu sözü dinlemiş kitaplardan kale inşa etmiştik kendimize. Yıllar var hiç çıkmamıştık bu kaleden. Nasıl cesaret edebildik dışarı adım atmaya? Nasıl? Nasıl? Bana bir gülüşe kandık deme albayım yapma Oğuz Atay uyarmıştı bizi "Bizi biz olduğumuz için kimse sevmez" demişti. Bunu aklımızdan çıkarmaya nasıl cüret ettik? Umut ettik deme albayım Nietzsche uyarmıştı bizi "Umut en son kötülüktür" demişti. Nasıl çıkardık aklımızdan? Şimdi incinen ruhumuzu en iyi bildiğimiz şekilde iyileştirmeye çalışalım Tutunamayanlar'ı yeniden okuyalım, sayfalarını gözyaşlarımızla yıkayalım. Kitaplardan kalemize geri dönelim ve bir daha çıkmamamız gerektiğini hiç unutmayalım. En önemlisi de bu sefer altını çizdiğimiz o satırları bir daha aklımızdan çıkarmayalım, kalbimizin hassasiyetini unutmayalım
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.