Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Nietzsche'nin söylediğine göre, Sokrates geldiği zaman dünyanın seyri değişti: Sokratvari erdem, daha son­ra da Hıristiyan ahlakı, yaşamın tehlikelerini yok etmenin 'salt düşsel bir bi­çimi olan 'kendi kendini unutuş' içinde insanları boğdular. O zaman, onlar da bu 'kendi kendini unutuş' içinde, İsa'nın, uğruna çarmıha gerildiği sevgi vaadini dinlediler. Önünde daha aciz ve uysal olmak amacıyla, kendi kendi­lerini yıkarak mutlak kudret ve sonsuz yüceliği atfettikleri bir Tanrı'ya tapınmaya koyuldular. Hıristiyanlık ruhlara cehennem azabı ve günah zehrini akıtabilecekti. Bugün, Tanrı öldü... Hegel bunu 1802'de söyledi ve büyük meydanda, deli -kuşkusuz henüz gençken, Zerdüşt- fenerini sallayarak Tan­rı'yı aradı ve onu bulamadı; o zaman bağırmaya başladı: "Onu öldürdük, he­pimiz Tanrı'nın katilleriyiz". Belki de deli, Tanrı'dan yoksun kalan dünyaya "fazla erken" gelmişti. . . Bununla birlikte, kesin olan bir şey varsa, o da Tan­rı'yı öldürme günahının sürüp gittiği ve İdeal'in bir "iskelet tıkırtısı" çıkara­rak sönmeye yüz tuttuğudur. İnsanlar, belki de avutulamaz varlıklardır... Fakat her zamankinden daha fazla teselliye ve dinsel yüceltmeye ihtiyaçları vardır. Putlara ihtiyaç duyarlar. Öyleyse, bütün aşkın değerler ortadan kaldırıldığından, onlar da kendi eserlerine tapınmaya başladılar: 'Devlet'.
Sayfa 157Kitabı okudu
·
85 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.