Gönderi

128 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Ayfer Tunç’un okuduğum ilk kitabı ve kesinlikle son olmayacak :) Okurken kafamı karıştırdı kitap çünkü kadın ve erkek karakterlerin günlüklerini okuyoruz fakat kitabın sol tarafı erkek karakteri Ekmel Bey’e sağ tarafı Suzan-Derya Hanım’a ayrılmış, bence bu durum kitabın başında belirtilebilirdi. Spoiler vererek anlatıcam kitabı, öncelikle yazarın diline, yalın anlatımında dahi duygularını bu denli güçlü anlatabilmesine hayran kaldım, betimlemeleri uzun uzadıya değil de genelde kısa ve keskin olması da daha da cezbetti kitabı okurken. Kitap iki karakterin bambaşka hayatları varken ortak bir şekilde bir araya gelmeleriyle tarif etmesi zor bir bağ oluşturuyor. Yalnızlıklarını, bir şekilde paylaşacak bir yabancı bulmuş olmaktan kaynaklı bir bağ, belki de. O kadar ki; Ekmel Bey, para karşılığına arkadaşlık teklif ediyor Derya‘ Hanıma Ailelerinden, sevdiklerinden bahsedip geçmişi anmak, anlaşılmak ve anlatmak kısa zamanda ettikleri sohbetle derinleşiyor. Ekmel Bey; avukat , evli boşanmış bir kızı var çok da yolunda gitmeyen bir hayatı , ona geçmişi ve ailesini sorgulatmaya itiyor. Annesi ve babası ve ağabeyleriyle olan diyalogları gerçekten çok çarpıtıcı. Annesinin aşktan ve sevgiden yoksun , babasınınsa tam tersi aşkla dolu ve bunu gösterip hiçbir zaman karşılık görememekten bitap düşmüş sevgiyi dışarda aramaya çalışan biri. Büyük dedesinden ise bir hiçlik olarak bahşediyor Ekmel Bey, kendini her zaman aykırı ve hayatın dışında tutan. Kendisini ise nereye yakın olduğunu hiç çözemiyor hep arada gidip geliyor. Çok tuhaf ki kızına karşı bir baba şefkati hissetmiyor kitapta, bu durum çok tuhafıma gitti, belki de aykırı bir yanı dedesine çekmiştir. Derya Hanım ise kendisini Suzan diye tanıtıyor, asıl hikayeyi öğrenince bu durum çok tuhaf gelmese de insanın kendisini başka biri olarak tanıtıp başka biri adına içini dökmesi de bir hayli ilginç geldi bana. Derya Hanım anlatmaktan ziyade kendisiyle yüzleşmek istiyor. Abisi ve Suzan’ın aşkından bahsederken kendisinin de ne kadar dahil olduğunu görüyor ve bu aşk üçgeninde yapılan haksızlıkları, abisini hayatının bu denli merkezine koyup ona bu denli bağlıyken aslında ona ne kadar uzak olduğunu ve onu hiçbir zaman anlamadığını farkeder. Suzan deryanın sınıf arkadaşıdır ve Suzan, deryanın abisini görür görmez aşık olur. Derya aralarını yapmak isterken bir yandan da abisine yakın olan Suzan’ı kıskanır böylece ilişkilerine dahil olur ama bu durum öyle bir hal alır ki, artık dışlanan taraf üzülen taraf hep Suzan olmuştur. Suzan uzun süre bekler ağabeyini Derya’nın. Fakat ağabeyi bu aşkın bu sevdanın altında ezilir ve bir mektupla ayrılır Suzan’dan. Bir sevgi karşısında ezilmek, o sevginin büyüklüğünden korkmak… Aklımın, daha doğrusu kalbimin almadığı bir şey bu. Büyük bir aşktan neden korkar ki insan? Neden ortalama olanı seçer? Öyle yaşamak daha kolay olduğu için mi? İyi de, gerçekten sevmeden nasıl yaşanır? Aşkla, tutkuyla yoğrulmuş, on beş yıl süren bir sevgiden daha güçlü, daha güvenli bir şey olabilir mi insanı hayata bağlayan? Büyük aşktan korkup kaçan taraf hayatına devam edebilirken, devam edemeyen, o sevgiyi canlı tutan, sevdiği için hâlâ kor gibi yanan taraf oluyor ya; bu da sevenin, o büyük aşkına olan sadakatinden olsa gerek. Daha sonra ağabeyi evleniyor hem de çok sıradan bir kadınla, sıradan bir evlilik ve çocuklarıyla mutlu aile tablosu oluşturmaya çalışsa da hiç de öyle olmadığını çoğu seye boyun eğdiğini görüyoruz. Ah Suzan, bir insanı böylesine sevebilecek kadar kendinden büyük yüreğin, yanan da kül olan da sen oldun ama kitap da dediği gibi “ Aşk yoksa gençlik neye yarar ?”
Suzan Defter
Suzan DefterAyfer Tunç · Can Yayınları · 202213,2bin okunma
·
96 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.