Bu aralar kafamı kurcalayan bir çok sorunun yanıtını bu kitapta buldum diyebilirim...
- Hakkını vererek, gerçek anlamda bir İslâm ülkesinin kurulması mümkün müdür?
- Ahlâki yoksunluk içinde bulunan halk ile İslâmi bir diriliş gerçekleşebilir mi?
- İslâm şeriati uygulanan bir ülke nelere müdahe edebilir ve neleri serbest kılabilir?
- Kadınların İslâm ülkesinde konumu ve kıymeti ne ölçüdedir?
- Müslüman ülkelerin birliğinin sağlanması mümkün müdür?
- İktidarsız bir diriliş gerçekleşebilir mi veyahut dirilişte iktidarın payı nedir, iktidarla iş birliği gerekli midir?
Ve benzeri soruların yanıtlarını buldum hamdolsun. Açıkçası doyurucu bir eser, dili de çok güzel, kolay anlaşılır ve akıcı lâkin diken olarak gördüğüm bir kaç marazı var...
Bilge kral Aliya, İslam düşüncesinin aşağılanmasına sebep olarak gösterdiği muhafazakarlar kitlesini oldukça geniş bir kapsamda ele almış; -Üstad Necip Fazıl'ın deyimiyle- ham yobaz ve kaba softanın, sahte sofilerin ve nefsanî tefsircilerin arasına ehli tasavvufu da dahil ederek bütün bir kitleyi bu "muhafazakarlar" mefhumunun altında bir araya getirmiş ve hepsine aynı hükmü vermiş: İslamı yanlış anlayanlar ve ilerlemeyi engelleyenler. Kendileri İslam'ın sac ayaklarından biri olan cevizin içi hükmünde bulunan tasavvufun -dışı şeriat- üstünü bir kalemde çizmiş. "Şeriatsız tasavvuf, tasavvufsuz şeriat olmaz. Hakiki tarikat, şeriate uygunluğu ile anlaşılır." diyor İmamı Rabbanî Hazretleri. İmam Malik'e nispet edilen bir söz de şöyle: "Kim ki fakih olur mutasavvıf olmazsa fasık olur, kim ki mutasavvıf olur fakih olmazsa zındık olur, kim de her ikisini birleştirirse muhakkik olur."
İşin zahirinde kalmış, derununa inenemiş olması sukutu hayale yol açsa da bilge kralın -bu adı gerçekten hak ediyor- istifadesi çok yüksek bir mütefekkir olduğu şüphe gerektirmez bir gerçek...
Bir kaç diken daha:
Kitapta Peygamberimize adıyla hitap etmesini ve onun da hatalarının bulunduğunu söylemesini hoş karşılayamadım, tamam o da bir beşer lakin İsmet sıfatıyla korunmuş bir beşer. Müminler için rahmet olan zellelerine hata nazariyle bakılması ne kadar doğru olur? İşin bu kısmını âlimlere bırakıyorum.
(.... tabi bunlar tercüme hataları da olabilir, bilemeyiz, bu nedenle suizanna kapılmamız da doğru olmaz.)
Hz Mehdi'nin geleceğine inanmıyor ama ben bütün bir kalbimle inanıyorum ve bu inancımın beni tembelliğe, eylemsizliğe götüreceğini söylemesinin aksine beni daha da çok çalışmaya sevketmeye, ve bu durumun günü gelince de Hz Mehdi aleyhisselam'ın safında bulunmaya hak kazanmama vesile olacağına inanıyorum.
Kıymetli bir kitap lâkin gülü de var dikeni de, dikenlerine takılmadan gülünden istifade edebilmeli... keyifli okumalar...