"Belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu."
Suskunlar, yıllar önce başlayıp, yarım bıraktığım ender kitaplardan biri. Her şeyin bir zamanı olduğu gibi her kitabın da bir zamanı var galiba. Bu defa kitabı okudum ve iyi ki de okumuşum.
İhsan Oktay Anar modern çağın masalcısı olarak biliniyor. Yazar özgün dili, muhteşem kurgusu, güçlü hayal gücü ve mizahi ögeleri ustaca kullanımıyla sizi kitaba bağlıyor.
Yazarın daha önce,
Puslu Kıtalar Atlası kitabını okumuştum ve hayran kalmıştım. Suskunlar da bir o kadar hayranlık verici.
Kitap, musiki makamı olan üç bölümden oluşuyor. Kitabın giriş bölümünde anlamadığınız kelimelerin fazla olması sizi korkutmasın, ilerledikçe kitap size kendini açıyor. Kitabı okurken, adeta Osmanlı dönemine gittim, mevlevihaneleri gördüm. Kalın Musa karakteri ile güldüm, İbrahim Dede karakteriyle düşündüm, Eflatun karakteri ile sokakları gezdim.
Kitabın başında birbirinden bağımsız gibi gelen kişiler kitabın sonunda birbirine bağlanıyor. Yine Puslu Kıtalar Atlası gibi etkileyici bir sonla bitiyor.
Sizin de doğru zamanda bu kitaba rastlamanızı umuyorum.En beğendiğim birkaç satırı da ekleyip bitireyim.Keyifli okumalar.
"Sevilmemek, ölüm kadar korkunç gibiydi."
"Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı."