Gönderi

"İlimden sekiz şey öğrendim ki bu da bana kâfi geldi. Çünkü ben necâtımı ve kurtuluşa ermemi bunlardan bekliyorum." Şakîk: "Nedir onlar?" diye sordu, Hâtim el-Esamm şöyle cevap verdi: "Birincisi: Halka baktım, her birinin bir sevdiği, bir mâşuku olduğunu gördüm. Bu sevilenlerin bazısı kişiye ölüm döşe ğine kadar, kimisi de kabrin başına kadar eşlik ediyor; daha sonra hepsi geri dönüp kişiyi tek başına bırakıyor, hiçbirisi kabre onunla birlikte girmiyordu. Düşündüm ve dedim ki: İnsanın en hakikatli sevdiği, kabre onunla birlikte giren ve orada onunla birlikte arkadaşlık edendir. Salih ameller dışın da böylesine rastlamadım, böylece onu, mezarımda bana bir aydınlık olsun, benimle arkadaş olup tek başıma bırakmasın diye kendime dost edindim. İkincisi: Halkın hevâlarına uyduğunu, nefislerinin arzularını derhâl yerine getirdiklerini gördüm. Allah Teâlâ'nın şu buy ruğunu düşündüm: 'Rabbinin makamından korkan ve nefsini hevâsından alıkoyan için cennet varılacak yerdir." Daha son ra iyice kanaat getirdim ki Kur'an hak ve sâdıktır; böylece nef simin arzuları hilâfına yöneldim, onunla mücadeleye ve onu hevâdan uzaklaştırmaya giriştim, ta ki Allah Teâlâ'ya boyun eğip kulluk etmeye razı olsun. Üçüncüsü: Bütün insanların dünyanın çerçöpünü toplamak için koşuşturduğunu ve avuçlarında onu sımsıkı koruduğu nu gördüm. Allah Teâlâ'nın şu kelâmı aklıma geldi: 'Sizin yanınızdaki fena bulur, yok olur; Allah'ın yanındaki ise bâkî dir.'¹0 Bunun üzerine dünyadan elde ettiklerimi, Allah Teâlâ katında bir hazine olsun diye O'nun yolunda sarf ettim, fu karaya dağıttım. Dördüncüsü: Bazı insanların, şeref ve izzetlerinin kaynağının aşiret ve akrabalarının çok sayıda oluşunda yattığını zannet tiklerini ve bununla gururlandıklarını gördüm. Kimilerinin de şeref ve izzetin, servet ve evladın çokluğunda yattığını dü şündüklerini ve bunlarla övündüklerini gözledim. Diğer ba zılarının da bu özelliklerin, insanların mallarını gasp etmek, onlara zulmetmek ve kanlarını dökmekle gerçekleştiğine inandıklarını; bir grup insanın da şeref ve izzeti, serveti lü zumsuzca harcayıp onu israf etmekte bulduklarını gördüm. Yüce Allah'ın şu âyetini hatırladım: 'Allah katında en üstünü nüz, en çok takva sahibi olanınızdır.' " Böylece takvayı seç tim, Kur'an'ın hak va sâdık olduğuna inandım, bu insanların zanlarının ve kuruntularının tamamen yanlış ve bâtıl olduğu na kanaat getirdim. Beşincisi: İnsanların birbirini kötülediğini ve haklarında gıy bet ettiğini gördüm; bunun sebebinin ise para, mevki ve bilgi hususlarında birbirlerine duydukları hasetten kaynaklandığı nı anladım. Allah'ın (c.c.) şu kavl-i şerifi üzerinde düşündüm: 'Dünya hayatında onların arasında maişetlerini taksim eden Biziz.'¹2 Bunun üzerine bildim ki taksimi ezelden gerçekleş tiren Allah Teâlâ'dır, böylece kimseye haset etmedim ve Al lah'ın taksimine razı oldum. Altıncısı: Bazı sebeplerle insanların birbirine düşmanlık etti ğini gördüm; Allah Teâlâ'nın şu âyetini teemmül ettim: 'Şey tan sizin bir düşmanınızdır, siz de onu düşman belleyin.'13 Böylece anladım ki şeytandan başka kimseye düşmanlık et mek caiz değildir. Yedincisi: Herkes aşırı bir gayretle rızık ve geçimleri için ça lışıp çabalıyorlar, öyle ki bu hususta şüpheli ve haram olan şeylere giriyor, kendilerini alçaltıyor, değerlerini küçültü Sekizincisi: Herkesin yaratılmışlardan bir şeye tutunup ona güvendiğini gördüm; kimisi paraya, kimisi mal ve mülke, bazısı meslek ve sanata, bazısı da kendileri gibi insanlara da yanıyordu. Yüce Allah'ın şu buyruğunu hatırladım: 'Her kim Allah'a tevekkül ederse O ona yeter. Allah'tır emrini yerine getiren. Allah her şeye bir ölçü tayin etmiştir.' Bunun üzeri ne Allah'a tevekkül ettim; O bana yeter, ne güzel vekildir O." Şakîk dedi ki: "Allah seni muvaffak kılsın. Ben Tevrat'ı, İncil'i, Zebur'u ve Furkan'ı inceledim. Dört kitabın bu sekiz konu etrafında döndüğünü gördüm. Bunlarla amel eden, bu dört kitabın hepsiyle birden amel etmiş olur."
KETEBE YayınlarıKitabı okudu
·
142 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.