Gönderi

" İbn Sînâ’nın Düşünme ve sezgi de dâhil olmak üzere iç duyulara dair materyalist tahlilinden başlayabiliriz: İbn Sînâ beyni üç bölüme veya karıncığa ayırmaktadır: Ön, orta ve arka. Bunların her biri, hayvânî nefse ait olan ve bu sebeple de işlevlerinde bedene bağımlı durumdaki iç duyulardan bir veya ikisinin yeridir. Ön karıncık, duyular aracılığıyla kendisine iletilen nesnelere ait suretleri alıp uygun bir şekilde idrâk eden Ortak Duyunun (hiss-i müşterek) ve bu sûretleri saklayan İmaj-doğurucu gücün (el-hayâl, el-musavvire) yeridir. Orta karıncık, duyusal ve kavramsal imajları sırasıyla birleştirip ayıran Hayal ve Düşünme gücü (el-mütehay- yile, el-müfekkire) ile nesnelerin akla uygun olmayan yan anlamları hakkında hüküm veren Vehim gücünün (vehm) yeridir. Son olarak arka karıncık ise, varlıkların çağrışımsal (connotative) kavramlarını (me‘ânin, ortaçağda intentiones) depolayan hafıza ve hatırlamanın (el-hâfıza, ez-zikr) mekânıdır. Buradaki etkin veya fa'âl güçler üç tanedir: ikisi, orta karıncıktaki Hayal/Düşünme ve Vehim, diğeri ise öndeki Ortak Duyu. Geri kalan iki güç ise, sadece sûretlerin (lmaj-doğurucu) ve çağrışımların (hafıza) depolandığı yerlerdir. Vehim, önemli ve düşünmeye en yakın olan bir güç olduğu oranda, hayvanlarda sözkonusu iç duyuların en yüksek derecesini teşkil etmektedir. Vehim, insanlarda da hayvanlardaki işlevinin aynısını görmektedir, ancak Hayal gücü insanlarda ilave bir işleve daha sahiptir: Hayal gücü (el-mütehayyile) insanların hayvânî nefsleri tarafından kullanıldığında, hayvanlardaki gibi imajları birleştirip ayırmakla görevlidir. Ancak bu güç insanın aklî nefsi tarafından da kullanılabilmektedir. Bu durumda söz konusu güç Düşünme gücü (müfekkire) olarak isimlendirilmektedir ve işlevi düşünmek yani kavramsal imajları birleştirip ayırmaktır. Sezgi, orta karıncıktaki Düşüncenin kapsamında yer alan Zihnin bir başka hareketi olup orada bulunmak durumundadır. "
Klasik Yayınları
·
101 görüntüleme
özlem okurunun profil resmi
1. Kendileri sayesinde beynin durumuna dair bilgi edindiğimiz ilkeler şunları ihtiva etmektedir: Duyusal işlevler, idari işlevler -yani hatırlama, Düşünme {tefekkür), İmaj-doğurma (tasavvur) ile Vehim ve Sezgi güçleri- ve hareket ettirici {muharrik} işlevler. (...) 2. İdarî işlevlere gelince, Vehim ve Sezgi güçleri bir bütün olarak beynin mizâcının sağlamlığına (karışım, krasis) işaret etmektedir. Bunların zayıflığı ise, diğer işlevlerden (gerçekte] hangilerinin bozulduğu ortaya çıkana kadar, ondaki (yani beyindeki} yerleşik bir bozukluğu göstermektedir. 3. lmaj-doğurucu güçteki (el-hayâl ve’t-tasavvur) kuvvet kaybı ve bozukluk da, sözkonusu [diğer bozulmuş işlevler]den biridir. Bu yeti sağIam olduğundu, beynin ön [karıncığının sağlıklı olduğunu göstermeye yaramaktadır. Bu güç, ancak kişinin şekiller, figürler, tatlılık, tatlar, sesler, melodiler ve benzeri, duyularla algılanan şeylere ait sûretleri tam olarak muhâfaza edebildiği zaman kuvvetlidir. Çünkü bazı insanlar bu konuda öylesine mükemmel bir yeteneğe sahiptirler ki, [mesela] uzman bir geometrici, çizili bir şekle bir defa baktığında o şeklin sûreti ve harfleri onun nefsine nakşolmakta ve bir daha o şekle bakma ihtiyacı hissetmeksizin o problemi sonuna kadar çözmektedir. (...) 4. Söz konusu [bozulmuş işlevler] arasında Düşünme ve Hayal gücündeki {el-fikr ve’t-tahayyül) kuvvet kaybı da bulunmaktadır. Bu ya bunama {zehâbü’l-akl denilen [hastalıkta] olduğu gibi, bu güçlerin tamamen ortadan kalkması şeklinde, ya aptallık denen durumda olduğu gibi zayıflaması şeklinde - ki çoğunlukla denildiği üzere, her iki durumun da kökeninde beynin ön [karıncığının] soğuk, kuru veya yaş olması yatmaktadır- ya da bir kimsenin var olmayan şeyleri düşünmesi ve yanlış şeyleri doğru olarak hayal etmesi gibi zihin karışıklığı olarak isimlendirilen değişim ve kargaşa şeklinde olmaktadır. (...) 5. Son olarak hatırlama (zikr) gücündeki bozulma da bunlar arasındadır. Bu bozukluk ya söz konusu gücün zayıflığı ya da tamamen yok olması şeklinde gerçekleşmektedir. (...) " (El-Kânûn fl’t-tıbb, c. II, s. 6 ve 8, Bulak = c. II (III. Kitap), s. 810 ve 813, el-Kaşş)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.