Gönderi

Hucvîrî’nin (ö. 465/1072) Keşfu’l-mahcûb’da naklettiği şu rivâyet de sahte müşâhedelere bir örnektir: Cüneyd-i Bağdâdî’nin müridlerinden biri, kemal derecesine ulaştığına dâir kendisini bir hayâle kaptırmış ve: “Benim için yalnızlık, sohbetten ve cemiyet içinde olmaktan daha iyidir” deyip inzivâya çekilmiş ve cemaatle sohbet etmekten elini çekmişti. Gece olunca kendisine bir deve getiriyorlardı ve: “Artık senin Cennet’e gitmen lâzım” diyorlardı. Adam deveye binerek yola çıkıyor, gayet güzel manzaralı bir yer görüyor, orada güzel şahıslar, lezzetli yemekler ve akarsular seyrediyordu. Seher vaktine kadar o adamı burada bırakıyorlardı. Sonra adam burada uyuyor, uyandığı zaman kendisini inzivaya çekildiği dergâhın önünde görüyordu. Bunun üzerine benlik duygusu içine yerleşti, gençlik (ve acemilik) gururu gönlüne tesir etti ve: “Bana şöyle oluyor (benim şöyle şöyle manevî hâllerim var)” diye iddialara başladı. Sonunda onun haberini Cüneyd-i Bağdâdî’ye ulaştırdılar. Cüneyd kalktı, o adamın inzivaya çekildiği dergâha gitti. Adamı, kafası kibir ve gururla dolmuş olarak buldu. Cüneyd ona hâlinden sordu, o da her şeyi kendisine anlattı. Bunun üzerine Cüneyd (rahmetullâhi aleyh) ona: “Bu gece oraya gittiğin zaman üç defa Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm duâsını oku!” dedi. Gece olunca adamı yine oraya götürüyorlardı. Fakat adam kalbinden Cüneyd’i red ve inkâr ediyordu. Bir süre geçtikten sonra tecrübe olsun diye üç kere: “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm” dedi. Yanındakilerin hepsi feryâd ederek oradan dağıldılar. Adam kendisini bir çöplüğün ortasında oturur vaziyette buldu. Çevresi ölmüş hayvanların kemikleriyle dolu idi. Adam hatasını anladı, tevbe etti ve arkadaşlarının sohbetine döndü.
Ali b. Osman Hucvîrî, Keşfu’l-mahcûb (nşr. Mahmud Âbidî), Tahran 1384 hş./2006, s. 498-499.
·
66 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.