Gönderi

Bunlar kazdan daha iri, tüyleri kiremit kırmızısı olan, iki anguttu. Angutlar hakkında genel bir bilgim vardı, fakat, daha önce hiç karşılaşmamıştım... Ben ayaktaydım ve tüfek de elimdeydi. Önce biri sonra diğeri bana baktı; tekrar başlarını eski istikametlerine çevirdiler. Avcı burunlarının dibindeydi ama onların umurunda değildi. Kanatlarını gererek gagalarıyla tüylerini didiklemeye, teleklerine üst üste vurarak süslenmeye başladılar. Bu hareketler kuşlarda rahatlık, huzur ve kaygısızlık demekti ... Ne saçmaları yiyen ne de diğer angut tepki vermediği gibi, kıllarını bile kıpırdatmadılar. Anlaşıldı ki sıradan saçmalara angutlar bana mısın demiyordu! Fişeğin içindeki küçük saçmalar bunlara işlemiyordu. Ben, tüfek elde ayakta, angutlar önümdeki adada, öylece kalakaldık... "Sen ne arıyorsun burada? Nereden çıktı bu da?" der gibi, bir kere bana doğru baktılar, yeniden eski işlerine koyuldular. … Köy kahvehanesinde çay içerken bu angut işini yaşlı dayılara “böylesini ilk defa görüyorum” diye anlattım, güldüler ve: "Sen dikkat etmemişsin beyim, günlük hayat bunlarla dolu!" dediler.
·
116 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.