Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Evet, bugün Süleymaniye veya Bayezit gibi millî kütüphanelerimizdeki yazma ve basma eserleri okuyabilenler, yalnız Osmanlı Türkçesini ve Arap harflerini bilenlerdir. Bunlar öldüğü zaman, daha sonraki nesiller için millî kütüphanelerimizin hiçbir mânâsı ve değeri kalmayacaktır. Yeryüzünde, milli kütüphanelerindeki eserlerin dilini ve harflerini bilmeyen, bunları okumaktan ve anlamaktan aciz bir tek (bir tek!) millet var mıdır? Tarihinden, edebiyatından, ilmî, felsefî ve dinî eserlerinden, millî kültür hazinelerinden haberi olmayan bir milletin bir toprak parçasında rastgele toplanmış bir kuru kalabalıktan farkı nedir? Bir milletin tarihi, edebiyatı, ilmî ve felsefî görüşü yalnız lise kitaplarındaki yarım yamalak bilgilere dayanmaz. İngiliz, Alman, Fransız ilh... okullarında Shakespeare'e, Milton'a, Schiller'e, Corneille veya Voltaire'e dair bilgi verilirken, talebeye, bu muharrirlerin okul kütüphanesindeki eserleri de okutulur. Bir kitabın bir parçası değil, tamamı okutulur (İstanbul'daki yabancı kolejlerinde de az çok böyledir). Bir Avrupalı genç istediği ilmî ve felsefî eserlerin tamamını okumak imkânına daima sahiptir. Bugün yirmi yaşlarında bir Türk genci Nâimâ'yı (onun eşsiz incelikler ve zarafetlerle dolu nesrini), Cevdet Paşa Tarihi'ni (ve daha yüzlercesini), bazıları Avrupa dillerine bile tercüme edilen tasavvuf eserlerini, divân şairlerini, Tanzimat edebiyatını, hatta şu en yakın Servet-i Fünûn edebiyatını ve Fecriâti eserlerini satın almak, evinde bir millî kütüphane kurmak, bunları okumak isterse, ne yapar? Evvelâ bu eserlerin yüzde doksanını kitapçılarımızda bulamaz. Çünkü okuyucuları yok denecek derecede azaldığı için bu eserler yeniden basılmamıştır. Tek tük mevcutlarının her biri müthiş pahalıdır (elli lira, yüz lira ve daha fazla). Zavallı genç, eseri bulup alabilse okuyamaz, çünkü harflerini bilmez. Harflerini öğrenip okuyabilse anlayamaz, çünkü dilini bilmez. Bu talihsiz delikanlı için Bâki'nin o muhteşem "Mersiye'si, Galib'in o enfes "Hüsn-ü Aşk"ı, hatta Hâmid'in "Tarık İbni-Ziyad"ı, simsiyah karanliklara batmış muazzam abidelerdir. O zavallıcık bu eserlerin (ve daha binlercesinin) arasında, İstanbul'un göklere firlayan tarihi eserleri arasında iki gözü kör dolaşan bir turist gibi gezip durur. Kendi tarihini, kendi dilini ve edebiyatını, kendi ilim ve felsefe görüşünü bilmez ve sevmez. Yani kendini bilmez ve sevmez. Yabancı kültürlerin şahsiyetsiz ve haysiyetsiz bir uşağı olur.
Sayfa 212 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
··
406 görüntüleme
Aslı okurunun profil resmi
"Alfabe bir milletin tarihini "aklına kazıma" ve devamlılığını sürdürme aracıdır. Arap alfabesinin kaldırılmasıyla Türkiye, tüm zengin geçmişini kaybetmiş, basitçe üzerine sünger çekerek barbarlık raddesine ulaşmıştır... Türkiye hatıralarını, geçmişini unuttu. Bunun kime, ne getirisi vardı?"
İslam Deklarasyonu
İslam Deklarasyonu
-
Aliya İzzetbegoviç
Aliya İzzetbegoviç
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.