Gönderi

Hippolyte
Ve elimi çektiğimde düştü Yüksek ağaçları seven kuşların ölümü gibi Köklerine kız kardeşimin Tavlı parmaklarımla boğduğum Hippolyte'min! İhanet gülüşlü yüzüGeçiyordu zaman Güçlü dağları parçalayan nehirlerle akan saçlarının arasından Hippolyte Gelecek dediğimiz o ulu ama sonlu kule Yuvarlıyordu sıkılmadan şenliğini çoktan geçmişeBenim yetimim kızkardeşim Kasvetli gecelerde döşeğine sızdığım yalnızlık Yüreğimde beslediğim kanatsız kuşun kafesi Yüksek uçurumları heveslendiren yazgı Hippoliyte Ağladığını gördüm Ağladığını hatırlıyorum bir kayanın üzerinde Diledim ki düşen her damla yaş İnecek bir yıldırım gibi yeryüzüne Ve bütün günahları örtecek kadar karanlık gecede Yutkundum her birini bir çöl gezgini gibi Kustu alevi beni ihanet sunaklarının üzerineBenim terkedilmiş kızım Tapınaklarında yüzümü yıkadığım şifa Hippolyte Bilemezdi insan doğmadan bir mezarın serinliğini Doğdun bu yüzden Ve bilemezdin tazeliğin ölçülü sadakatini Soluduğun nefesler gibi etini terketmeden Kuruyan bir göl gibi dibe çökmeden Saçlarında saçlarımın uçup giden rengini Kaderimin kaderine benzediğini Sen Hippolyte parlak aynaları bir lambanın altında emzirirken Bilemezdin üşüdüğümü daha da çok titrediğimi Düşleyince bir ölümlünün düşlerini Sen benim korkularımın meyvesiydin Giysilerimde kalan sıcaklık kadar uçucuNe kadar yazık gecenin en puşt saati Hippolyte Sen benim sevgilim miydin Bir ceylan gibi kıvranan pençelerimde Kalbini dişlerken en gizli yerini Yakalanan ihanet karası isminle dişlerime Bütün yalanların zehirli, perişan, kipkirli Sen benim sevgilim miydin Bir şehrin sabahıydı yalnızca gizlendiğim Hippoliyte Üzerinde binlerce gözün uyandığı Binlerce yalanın konuşulduğu Aşkın vitrinlere çıkarıldığı Dostluğun menülerde sunulduğu Leş gibi kokan kancıkların oynaştığı Kancık gibi süslenen ibnelerin yaşadığı Bir şehrin akşamıydı yalnızca gizlendiğim Hippoliyte Bunu inkar edemezsin Ve inkar edemezsin Elimi tutmadığın sokakların duvarlarında Bir çocuğun yüreğini paslı demirlere deştirdiğini Adımı gizlediğin yerlerde adının adıma sindiğini Yüzümü gizleyen gözlerinden akan çıbanı İnkar edemezsin bir köpeği okşayan sevgini Bir çocuktan küfrederek gizlediğiniYangın gülüşlü düşmanım Kahinin dirilttiği kader Hippoliyte Sımsıkı kucakla artık gülüşünde büyüttüğün nefretimi Ve sonsuz bir aşkın yarattığı cinneti İşte burda yapayalnız sayıklıyor katilin Senin utanç heykelin Senin inkarın Urlu yumurtalıklarından sarkan masum gerçeğinSen sadece bir melektin kuyruğuyla karnını gıdıklayan Genç bir kız tatminsiz düşlerin beşiğinde sadece Eğer bir tanrı olsaydım Tahtımı terk ederdim hemen Hippolyte Eğer gerçekten bir tanrı olsaydım Kucağımda taşımak için seni cehenneme
·
119 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.