Bir yaz günüydü ve havalar yine sıcaktı. Kapı hopladı,
kedi gıcırdadı, taş miyavladı. Böylesi bir günde adımını attı
dışarı. Bir şeyler eksik, ama eksik olduğundan daha fazlaydı
bir şeyler. Dış dünya ile olan bağlantısını iyice yitirmiş, iç
dünyasına yönelmişti. Rüzgâr aynı değildi, yanaklarını tatlı
tatlı okşamıyordu, gökyüzü mavi gözükmüyordu gözüne,
siyahtı, tıpkı kafasının içindeki karaltı gibi, insanlar konuş-
muyor, saçma sapan hareketler sergiliyordu, sesler iç içe
karışmıştı. Kedinin önüne bir iki dilim salam koydu, ama
bakmadı kedinin yiyip yemediğine, yalnızca koyması gerektiği için koymuştu. Aynı değildi kaldırım, fazlası vardı ve
fazla olan kafasının içindeki düşüncelerdi. Güneş içinde
herhangi bir duygu uyandırmadı, hüzün kokuyordu sarı ışınlar, ama yeteri kadar hüzünlü değildi. Saatin kaç olduğuna
dair hiçbir izlenim yoktu ne gündüze ne de akşama çalıyordu
zaman. Bir şeyler fazlaydı, ama fazla olduğundan çok eksikti. Yürüdü, yürüdüğünden bihaber, sadece gerekli olanı yerine getirmek için adımlıyordu, o kadar. Gözü karşı binanın
ikinci katına ilişti, belki de üçüncü kattı, baba oradaydı ama
yanağına şefkatli bir öpücük konduracağı bir kızı yoktu,
belki baba da yoktu, bilemiyordu. Tıpkı bir mal gibi satılmıştı kızı ya da sadece doğru olan yerine getirilmişti. Bininciye öldürdü babasını ne akşama ne de gündüze çalarken
zaman. Bininciye öldürmesine karşın babasını, bir türlü tam
olarak öldüremiyordu. Acı çekiyordu çocukluğu ve bunu
biliyordu artık. Henüz on altısına varmış olan toy kızın
adımlarına ağır geliyordu erişmiş olduğu bilinç. Son iki yılda
ne çok değişmişti her şey. Sanki gıcırdatarak araladığı kapı
başka bir dünyaya açılıyordu. Önündeki sokak lambasına
ilişti gözü, aynı değildi sokak lambası, iki yıl önce yaşamış
olduğu dünyadaki sokak lambası değildi.
(Yeni kitap) Mesude ritimsanatyayinlari.com/urun/mehmet-eki... sitesi üzerinden satışa sunuldu
·
275 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.