Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

212 syf.
·
Puan vermedi
Maalesef kanım bu yazara hiç ısınmıyor. Gördüğüm ilk anda bir soğukluk hissettim, nedenini inanın ben de bilmiyorum. Düşünceleri sürekli eleştirilen Emine Şenlikoğlu'ya karşı olmadım çünkü henüz düşüncelerini bilmiyor ve kitaplarını okumamıştım. Dini içerikler yazdığını sadece biliyordum. Tabi ülkemizde 'İslam'a karşı kişiler de az değil. :) Kafaya takmıştım yazarın kitaplarını okuyacaktım. Ve okuduğum ilk kitabı bu oldu. Temel soru/sorun şu: Emine Şenlikoğlu bize ne anlatmak istiyor? Kahramanımız yaşı 16 ve adı Kaan. Ailesini anlatarak başlar. Kaan'ın bir ablası var, okutulmamış. Nedeni ise şöyle geçer: #135964869 Çok zoruma gitti. Daha ilk okumada bu neydi böyle? Dedim, sinirlendim. "İlim çinde olsa dahi git al" diyen bir din; kadın erkek karışık eğitime mi karışacak?! Evet, ülkemizde karışık eğitim zorunludur. Bunu kabul etmeyebilir karşı çıkarsın ama bunu çocuğunu okutmayarak yapamazsın, eğer yaparsan erkek çocuğunu da okutmamalısın. Çocuklarını bu sisteme kurban etmezsin ya da çocuklarını okutur kendi yolunu da göstererek topluma bilinçli biri yetiştireceksin. Bu konu uzun ve tartışılır bu yüzden girmeyeceğim. Bir başka kısımda ise "... sizi ilim yoluna gönderiyorum. Ama bu yol nasıl yolsa beni korkutuyor, ürkütüyor. Böyle ilim olur mu? Evlâdım âlim mi olup gelecek, zâlim mi?... Bilemiyor, endişeyle yaşıyorum." gibi bir ifade geçer. Burada şimdi ki eğitim sistemi dikkat çekilir. Daha çok 'kız erkek karışık eğitim' i. Sadece bu da değil; okulda öğretilen şeylere de gönderme yapılır. Hemen ardından şimdi ki düzeni de eleştirmekten geri kalmaz. Kitap ne kadar basit bir hikaye gibi görünse de aslında siyaset, eleştiri içerikli bir kitap da oluyor, anlamıştım: Bkn: "Süt ne kadar temiz olursa olsun, düzenin pisliği sütten ağır basıyor..." #135958953 Bu tarz kitapları (siyasi, eleştirel, politika vs.) genel de severim :) Kitabın konusu şöyle : Kaan ve abisi Turgut köyden ayrılıp şehirde okurlar. Zamanla bunlara farklı bilgiler aşılanır, dinleri unutturulur. Derken Kaan ve Turgut kendilerini komünist olarak bulurlar ve devrim için mücadele ederler. Dinlerini, kültürlerini, aile bağlarını unutmuş, sadece komünizm için çalışıp çabalamaktadırlar. Bu arada zaman geçer bu iki genç olgun birer birey olurlar. Kaan bazı yanlışların farkına varır. Bu yanlışlar şöyledir: komünizm kendisinden olmayana zulüm eder, dini yok sayar (#136003718) . Aynı çekilde devrimciler aileyi yok sayar hatta hedefleri için babalarını dahi öldürmekten çekinmezler, zulüm etmekten geri durmazlar. Kaan bunları fark eder pişman olur, dini inançlarına döner. Fakat abisi Turgut kendini kaybetmiştir. Kardeşini bir faşist olarak görür. Komünist, sosyalist ve devrimciler için düşman kişi 'faşist' kişilerdir. Bu yüzden faşistleri acımadan öldürürlermiş. Şimdi alıntılarla bir kaç noktaya değinelim: #135957642 kast edilen inanç ve sistem nedir? Peki bu başkaları kim oluyor? Yazar buraya çocuklara küçüklükten enjekte edileni gösterir. Başkaları inançlarını ve sistemini anlatıyorda denilen inanç 'dini', sistem 'kendi kuralları' olabilir mi? Çocuklara genelde ağır konular ve bilemeyecekleri konuşmaz büyükler. Ya çocuk anlıyorsa? Hiç denediniz mi? Müslümanlar genelde komünizmi sevmez hatta çok karşıdır ##$##gonderiIdler:135960006.$$#$$ Ben komünizm, sosyalizm, İslam fark etmez; gerçekten haklıyı savunan, adaletli, merhametli kişiye bakarım. Tabi bir Müslüman olarak önceliğim İslam'a göre olmasıdır. Peki, hakkıyla İslam'a göre yapılıyor mu? Müslüman ülkelere bakınca sorunun cevabını almak mümkün. Bana göre ne İslam, ne komünizm ne de sosyalist düzene göre yönetilen bir yer yok. Hepsi bozulmuş, hiç biri doğru ve dediği gibi olmadı. Bu bir gerçek! Kitapta bir dönem esen komünizm ve sosyalist rüzgarı ele alınır ve eleştirilir. Haklılık payı var. Eğer Müslümanların yanlış yönetimini ele alan bir kitap okumak isterseniz, kesinlikle
Müslüman Kardeşler Teşkilatı
Müslüman Kardeşler Teşkilatı
tavsiye ederim. Bir de Türklerin dinsizleşmesine dikkat çekilir. Türkler İslam'ı kabul ettiklerinde inançlarına çok bağlıydı. Peki ya dinsizleştiler mi? Bunun için önce geçmişlerine bakmak doğru olur. Türklerin geçmişine bakınca öncelik savaşçıl bir ruh görürüz, sonra inançlarına olan bağlılıklarını. İslam'ı kabul eden Türkler yaşamlarını ona göre düzenlediler. Ama şunu unutmayın ki Türklük özünü kaybetmediler, sadece İslam hayatlarına dahil oldu o kadar. Peki ya şimdi? O savaşçıl ruh ve inanç bağlılığı var mı? Bu sorunun cevabını size bırakıyorum. :) Kitapta bir konu dikkatimi çok çekti: dinsiz insanın acımasızlığı. Şöyle bir ifade kullanılır; "Ah evlatlarım, ah! Bilemezsiniz, dinsizlik ile şartlanma birleşince insan nasıl insanlıktan çıkar. Babam ikimizin yüzüne baktıktan sonra devam etti: — Son olarak şunu söyleyeyim evlatlarım. Dinsizlik insanın merhametini alır. Öyle hale getirir ki, kendi kardeşinin derisini şarkı söyleyerek yüzer hale gelir insan. Bunu unutmayın yeter." Kur'an'a baktığımız zaman helak olan kavimler genelde inançsız ya da pûtperest kimselerdir. Pûtperestlikte aslında bir din; adam taşa tapıyor, kendine göre bir din üretmiş. Burada bize gösterilmek istenen şu: Kişi İslam dinindeyse merahametlidir, eğer değilse merhametini yitirir. Katılıyorum çünkü İslam'a gerçekten bağlı olan kimse zalim değildir. Bakın 'zalim olmaz' demiyorum 'zalim değildir' diyorum. Neticede İslam'ı özünde yitirip zalimleşen var. Bu yüzden İslam dini, ölünceye dek dine bağlılık ve ibadette sürekliliği tembihler. Kitap asıl olarak bize 1949 yılındaki çin işkencesini anlatır. 1949 yılında Çin Komünist devrimi ile başlatılan Doğu Türkistan'a yönelik toplu katliamlar, asimilasyon uygulamaları anlatılıyor. Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası'nın 36. maddesinde ''Her Çin vatandaşı dinî inanç ve hürriyete sahiptir." Denildiği halde Uygur Türklerinin dinlerini öğrenme, öğretme ve ibadet etme hakları ellerinden alınmıştır. Çin işgalinden bu yana Doğu Türkistan'da Bosna Hersek, Irak, Afganistan, Çeçenistan, Filistin ve Suriye ve Arakanda öldürülenlerin toplamının 10 katından daha fazla Müslüman'ın öldürüldüğü ifade edilmektedir. Binlerce insan sebepsiz yere tutuklanıp ağır işkencelere tabi tutulmakta , binlercesi evine dönemeyip, belirsiz zindanlarda çürütülmekte, evine dönebilenlerin binlercesi ya sakat kalmakta, ya da hayata tutunamayacak derecede ruhsal travma geçirmektedir. Kitap temel de bunu anlatır ve bunlara dikkat çeker. #135993075 Hani inanç özgürlüğü? Hani hümanizm? Kitap bize genel olarak şunu anlatıyor. İslam dininin önemi, komünizm - sosyalizm - devrim gibilerin kötü olduğu ve hatta kandırmacadan ibaret olduğu belirtilir, aile ilişkisi, cinsiyet ve eğitim konuları işlenir. Günümüz Türkiye'si eleştiriliyor çok fazla, özellikle İnönü dönemi. Peki doğru olan nedir? Müslüman ülkelerinde neler oluyor? Sonuçta müslüman ülkelerinde İslam göre yönetim uygulanıyor değil mi? Doğru olan ne biliyor musunuz? Müslüman önce kendini uyandırmalı. Yazar burda ülkeyi eleştiriyor, doğru - yanlışı göstermeye çalışmış en azından ama neden müslüman ülkelerinin ve yöneticilerini eleştirmiyor? Elbette 'izm' ile bitenler taraftarı değilim ancak bütün Müslüman ülkeleri maalesef kendini bunlara da kaptırmış, sadece kaptırmakla kalmamış 'kuklalaşmış'. Müslüman kardeşleri savaş ortasındaydı, neden ses çıkaran olmadı? Bakın ben halkı haksız demiyorum asla çünkü halk gerçekten inançlı, duyarlı, dindar ama yöneticileri sıkıntı. Ben Müslümanları değil, daha çok Müslüman yöneticilerini eleştiriyorum. Şuan süren savaşlar var ve genelde en çok müslümanlar arasında oluyor. En yakın örnek Afganistan'daki olaylar. Gavurun teknolojisi, savaş malzemesi vs her şeyi var; peki bizim neyimiz var? Bu kitaba gerçekten uzun bir inceleme yazılabilir, ben sadece kısacık ele aldım :) Yazarı sevdim mi? Düşüncelerinde her ne kadar doğruluk varsa da katılmadığım bazı noktalar oldu. Düşünceleri o kadar da yargılanacak türden değil. İnanın bana haklı da ama anlatımı iyi değil. 'Anlatmaktan ziyade nasıl anlatıldığı' çok önemli gerçekten. Etkileyici bir dil ve mantıkla anlatsaydı belki daha iyi olurdu. Şuan sevgi konusunda nötrüm yani :D Keyifli okumalar dilerim.
Çin İşkencesi
Çin İşkencesiEmine Şenlikoğlu · Mektup Yayınları · 20075,3bin okunma
··
6,6bin görüntüleme
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
youtu.be/rVMYSruF32A Katılıyorum bu videodaki mesaja,eninde sonunda buraya geliyoruz hep:)) Din ve ahlak ne birbirinin aynısı ne de birbirinden ayrı artık bütünleşmiş bu iki kavram.Dinlerin emir ve yasakları işlevsel değilse o dinin adının ne olduğunun neredeyse hiç bir önemi kalmıyor. Eğitilen toplumlar aydınlanır ama bizim gibi gelişmekte ya da gelişmemiş Afganistan gibi toplumlarda önce eğitimden reformlara başlanır mesela her yerde normallik devam ederken okullar kapatılır anlamsızca ya da kızlar erkeklere cinsellik çağrıştırır diye okula gönderilmez.. Tüm tek tanrılı dinlerin özüne baktığımızda nasihatlerden oluşuyor ama işte ihtiras,tutku,hırs ,öfke bu hasletler de insan da mevcut. Aa tabi bir de şu var ‘Cahildim dünyanın rengine kandım.’ Allah affederciler.. İyi de o zaman okuyan,düşünen,sorgulayan,nizamî bir hayat içinde kalmaya çalışanlar da demez mi? Bana yaşatılanlar nolacak, benim travmalarım nolacak’ Artık arabayı süren şoför’ün elbisesinin ıslak el bezi kokusu arka koltuğa kadar ulaştıysa ya burunlar kapatılır ya da pencereler açılır.. Öyle bir zamanı yaşıyoruz.İşlevselliği olmayan söylemler herkesin ağzında artık. Emine Şenlikoğlu Anadolu’nun saf gençlerini bir müddet gaza getirir sonrasını o gençlere verebilecek vizyon sahibi bir yazar ya da düşünür değildir. Bence neticesiz eserler veren bir yazardır. Geçmiş olsun bu arada:))
duha 人 okurunun profil resmi
Yorum için çok teşekkür ederim :) 🌹
duha 人 okurunun profil resmi
Hasta halimle yazdım, emeğe saygı :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Mervé okurunun profil resmi
Nedense bende sevemedim
Maria
Maria
Kitabını okumaya çalışmıştım bir ara onuda okuyamadım.
duha 人 okurunun profil resmi
Yorum için teşekkür ederim 🌹 Bi tuhaf🤷‍♂️
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.