Gönderi

1062 syf.
·
Puan vermedi
Anlamsızlıktan Anlama Giden Yolu İnanç Çizer
Anlamsızlıktan anlama giden yolu inanç çizer. Anna Karenina’dan aldığım en önemli mesaj budur. Tolstoy’un artık herkesin bildiği, bir kitap için en uygun ve en etkileyici başlangıcı “Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir.” ile başlıyor eser. Çok kitap okudum ama bu derece derin başlangıca sahip kitap sayısı oldukça azdır. Anna Karenina, 19. Yüzyıl Rusya’sının toplumsal düzenini, ailevi yapısını, kadın erkek ilişkilerini, üst ve alt tabaka ayrışmasını, köy gerçeklerini, eğitimsel bakış açısını tüm yönleriyle gözler önüne seren kült bir yapıt. Tolstoy’un gözlemlerine, düşünce tarzına, kendi ile savaşmasına ve yine kendi başına gerçeği bulmasına satır satır şahit oluyoruz bu kitapta. Sanmayın ki bu sadece aldatan bir kadının hikayesi. Kendini arayan, topluma başkaldıran, toplum yanlışlarının farkında iki önemli karakterin hikayesi: Anna ve Levin. Görünürde Anna ve Vronski arasında geçen tutkulu bir aşk ve aldatma hikayesi karşımıza çıksa da, Tolstoy Levin karakteriyle tüm hissiyatını düşüncelerini, inançsızlıktan inanca doğru evrilen yolunu, ahlaki gerçeklerini aktarmış okuyucuya. Anna kadar hatta Anna’dan daha önemli bir karakter Levin. Levin’in Kiti’ye olan sadakat ve bağlılığı da Anna ve Vronski’nin ilişki yapısından çok daha farklı bir birliktelik sunuyor gözlerimize. Bir de Dolly ve Stephan Arkadyiç’in birlikteliği var ki, bu birliktelik tamamen yalan ve mecburiyet içeriyor. Üç farklı ilişki yapısının ailevi hayatı nasıl etkilediğini açık ve net görüyoruz. Anna sadece aldatan bir eş değil. Tutkularına bağlı ve içinde bulunduğu durumdan memnun olmayıp, yalanların arkasına sığınmayan, yaptığı yanlışın arkasında cesurca durabilen karakterli bir kadın. Tolstoy bu karakteri öyle işlemiş ki, Anna’ya öfke besleyemiyoruz. Özellikle Vronski’nin Anna kadar aşka bağlı ve karakterli olmadığını gördüğümüzde tüm öfkemiz Vronski’ye yöneliyor. 19. Yüzyıl Rusya’sında eşler arasındaki sadakatsizlikler, üstü kapalı yaşanan durumlarmış aslında. Anna da bu durumu diğer kadınlarda olduğu gibi üstü kapalı yaşayıp evliliğini devam ettirseydi, sosyeteden dışlanmayacak, oğlunun hasretini çekmeyecekti. Onun karakteri böyle bir ikiyüzlülüğe boyun eğmemeyi seçti. Dolly ise bana hep başkalarına özenen ama hayatını değiştirecek cesareti olmayan bir karakter çizdi. Anna’ya çok özenen Dolly, onun gibi olmayı aklından geçirdiği vakit, Anna’nın gerçek ruh halini gördüğünde koşarak eşi ve çocuklarının yanına döndü. Özendikleri hayatın gerçek yüzünü gördüğünde kaçan her insan gibi… Levin karakteri ise, kitabın esas karakteri bana göre. Tolstoy’un bu karakter ile tüm düşüncelerini, ahlaki ilkelerini okuyucuya aktardığını biliyoruz. Özellikle inançsızlıktan inanca çizilen yolun, hayattaki anlam arayışına bağlı olduğunu Anna’nın da Levin’in de aslında bu anlamı aradığını, ancak bu anlama sadece birinin ulaşabildiğini görmemiz mümkün. Türk Edebiyatında’ da Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu romanında Anna Karenina’dan etkilendiğini düşünüyorum. Eklemem gereken çok önemli bir nokta var ki, Tolstoy’un karakterleri içsel konuşturmasına bayıldım. Yani bu kadar iyi anlatılabilirdi. Düşünceler ve o an yaşanan olaylar akıl süzgecinden birbirine uyumlu ve içi içe harika bir şekilde geçiyordu. Resmen kelimelerle dans etmiş. Çok az romancı kelimeleri böyle dahiyane oynatabilir. Ne diyelim bir Tolstoy kolay yetişmiyor. Ziyadesiyle herkesin okuması gereken, hatta ve hatta tekrar tekrar okuması gereken çok önemli bir klasik. Keyifli okumalar...
Anna Karenina
Anna KareninaLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Yayınları · 201940,1bin okunma
·
183 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.