Gönderi

Okul, şimdi de olduğu gibi her pazartesi sabahı bayrak töreniyle açılır, -cumartesi günlerinin tümüyle tatil olmasından sonra- cuma akşamları bayrak töreniyle kapanırdı. Tören okulun bahçesinde tüm öğrencilerin sınıflarına göre sıraya girmesiyle başlardı. Ana kapının önünde bir-iki müdür muavini, müzik öğretmeni, bazen müdür hazır bekler, öğretmenler sınıfların durumuna göre bahçeye dağılmış olurlar ve öğrencilerin tümü sıraya girdikten sonra, İstiklal Marşı okunurken hafta sonu göndere çekilmiş olan bayrak, gönderden indirilirdi. En kıdemli müzik öğretmeni öğrencilere ses verir, sonra "bir, ki, üç" der ve marş hep bir ağızdan okunmaya başlanırdı. "Korkma sönmez bu şafak./ Larda yüzen al sancak./ Sönmeden yur." Benim tanıdığım bütün müzik öğretmenleri akordeon çalıyorlardı. Doğrusu akordeonla çalınan İstiklal Marşı biraz tuhaf oluyordu. Marşın bitmesiyle tören bitmezdi. Ardından sıra Türküm, doğruyum'a gelirdi. Öğrenci andında bütün çocuklar "Türküm doğruyum" derlerdi. Her gün bir başka çocuk andı okur ve okuturdu. Çocuk öne çıkar, başlardı okumaya: "Türküm!" Bütün okul hep bir ağızdan tekrar ederdi: "Türküm!" "Doğruyum!", "Doğruyum!" Öğrenci bu andı alışılagelmiş bir biçimde parçalarına bölerek okur, her parçayı bütün okul tekrar ederdi. "Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymaktır. Yurdumu milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm yükselmek ileri gitmektir. Ey bugünlerimizi sağlayan Ulu Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin ülküde, hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun." Kışın soğuk günlerinde marş da, ant da çabuk çabuk söylenir; sabahın köründe sıcacık yataklarından kalkıp okula gelmiş çocukların gözünden hâlâ uyku akardı. Öğretmenler okulun kapılarında çocukların girişlerini denetler, hâlâ esnemekte olan öğrenciler Atatürk ve yangın köşelerinin önünden geçerek koridorda dağılırlar, sınıflarına girerlerdi.
·
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.