Gönderi

434 syf.
·
Puan vermedi
Bir Bataklıktır Savaş
Savaşın birebir tanığı ve bazı yerlerde öznesi de olmuş yazarın bunu kitabında farklı olma çabasından uzak durarak aktarışı da natürel yazarlığına işaret etmekte, bundan başka bir de dolambaçsız bir gerçeklikle de göstermektedir. Okuduklarımızın verdiği göstergelerle kurgunun devamını, işleyiş tarzını tahmin ederek kendi içimizde de bir kurgu yaratırız ama Silahlara Veda'da ise bu durumu yaşandığını söyleyemem. Zira yazar bir göstergenin (savaş) klasik devamlılığını vermek yerine kendi öz kurgusuyla satırları doldurmaya devam ediyor. Savaş göstergesi kahramanlığın yegane kaynağı değil bu kitapta; savaşmak isteyenlerin savaşmak istemeyenleri savaşa zorladığı bir kitap bu. Tabi bu anlayışın savaş fanatiği olmasa da desteğini vermekten esirgemeyen bir doktor ağzından verilmesi de bir bakıma ironi sayılabilir. Dilin hakim estetik çerçevenin sınırlarından çıkarak kendini çizmesinden daha önceki paragrafta yazmıştım ama beni ilgilendiren bir diğer nokta değişen teknolojiyle birlikte dildeki değişimin de yazarın tarzını oluşturmasıydı. Zaten kitabımız II. Dünya Savaşı sırasında İtalyanlarla birlikte geçiyor ve eski eserlerin aksine modern insanların kullandığı bir dili vardır. Bu belki estetik mumuyla aydınlanan sanatseverleri rahatsız etmiştir, bunu bilmiyorum. Bildiğim ise Hemingway'in bir ışık kaynağı varsa o da kısıtlı ve mülkiyeti mümkün bir mum değil de sonsuz ve mülkü edilmeyen güneş olacağıdır. Gerçek yaşamda tatmadığım şehvetin arkasından yine gerçek hayatta yaşamadığım yakınını ölümüne karşı duyulan hissi de yaşayarak bu satırlarda geziyorum. Savaşın insan psikolojisindeki tahrip edici yanını gördüğümüz bu kitapta savaş destekçisi karakterin başına gelen sayısız dostun kaybına bir de hamile sevgilisinin ölümü de eklenmişti. Çarpıcı demekle eksik kalacağım duygular içinde ne yazacağımı biraz olsun düşünmem gerekiyor. Kitabın ortalarına dek, sıkı ama başarısız geçmiş savaşların anlatımlarını okurken anlatıcı karakterin aşkını da içimizde samimi hisler besleyerek okuyorduk. Bunun için Hemingway’e denilecek tek kelime onun meydan yazarı olduğudur. Anlatıcı savaşın kayıplarını, asla ama asla kazananı olmadığını okuyucuya ölümlerin ağırlığını hissettirerek yazmıştı. Yalnızca iki insan arasında geçebilecek abartısız bir ilişkinin yazarın bir diğer tarzı olduğunu sanıyorum. Arkasında derin derin bir romantizm verme derdi olmayan bu tarzın okuyucuya kitabın sonunda pahalıya patlayacağı açıkça belli oluyor. Önceleri abartısız bir ilişkinin etrafında dönen bu aşkın son yolunun ölüme bağlanması yazarın bize tek ve son ihaneti. Ben kendimi öyle mutlu bir aşka inandırmıştım ki, bu ani iki ölüm(Catherine ve bebeği) suratıma tokat hissi bıraktı. Unutmadan derim ki, aşık kadın karakterin erkeğe olan saplantılı sayılacak sevgisi biraz gözüme batmıştı. Belki de dönemin kadınlarının aşka olan mantığı böyleydi, bilmiyorum ama böylesine anlamsız bir saplantı kitapta beni rahatsız eden tek nokta olmuştu. Bu Nobel ödüllü yazarın yapmacık olmak yerine kendi yolundan gitmesi ve tüm gerçeği gerçek olarak vermesini yazarken örnek alacağımı da belirtmem gerekiyor. Tabi bu onu taklit edeceğim anlamına gelmez ama bu tavrı uygulamak yalnız yazma dışında hayatın pek çok alanında karakterimi oluşturacağına inanıyorum. Son kez diyorum; sadece pis bir oyun bu...
Silahlara Veda
Silahlara VedaErnest Hemingway · Bilgi Yayınevi · 20236,4bin okunma
·
70 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.