Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

323 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Bir Zamanlar Batı'da
Fikir, bitmeyecek tükenmeyecek sonu gelmez düşünsel bir yolculuk. Biz bugün bildiklerimizi, çıkarımlarımızı geçmiş zamanların tecrübeleri sayesinde yapabiliyoruz ve bu bize mantıklı geliyor, sanki hatalı değilmiş gibi geliyor. Ama bundan 50 yıl sonra bambaşka bir hayat, düzen, insan ilişkileri ortaya çıkınca önceki çıkarımlarımız o geleceğin gerçeklerine uyabiliyor da uymayabiliyor da.      Kitapta Attila İlhan 'a bazı yönlerden hak verebiliyorsak da bazı yönlerden veremiyoruz. Ancak biz bu hak vermemeleri bugünden yapabiliyoruz. Attila İlhan buradaki denemelerini yazdığı zaman, bizim bugün yanlış diyebileceğimiz görüşleri biz o gün diyebilir miydik yoksa bu karşı çıkışlarımızı geçen zaman içindeki tecrübelerimize mi borçluyuz? Ben ikinci kısım olduğunu düşünüyorum.  Kitabın ana iskeletindeki görüş şu şekilde :  1-Batı 'yı gözümüzde çok büyütmemeliyiz. Sizin o çok aydın, akıllı zannettiğiniz toplum o kadar da akıllı değil. Onları insan haklarına, demokrasiye çok saygılı olduğunu düşünüyorsunuz ama sadece kendilerine öyleler, bazen o bile olmuyor. Bu konuda Attila İlhan tarihten, kendi tecrübelerinden bolca örnekler de veriyor düşüncelerini kanıtlamak için. Bu konulardaki fikirleri akla yatkın yerler olduğunu düşünüyorum. Lakin burada Batı toplumunun fikir özgürlüğüne dünyanın geri kalanında daha çok önem vermesi sebebiyle daha ideal bir bölüm olduğunu düşünüyorum.  2- Taklitçi Türk aydınlarını eleştiriyor. Yenileşmeyi kendi kökümüzün doğrultusunda yapmamız gerektiğini düşünüyor. Böyle kişilerin Tanzimat döneminde ve İnönü dönemi Türkiye 'sinde oluştuğunu düşünüyor. Dede Efendi, Mevlana, Nedim varken, bunlardan hiç haberi olmadan Mozart, Platon, Hugo' yu ezbere bilmenin Batı'ya karşı eziklik duygusundan kaynaklandığını düşünüyor. Batılı yazarları boş verin demek istemiyor tabi. Kendi özünü unutan aydınları eleştiriyor. Bu kişilerin bu şekilde halkıyla asla kaynaşamayacağını, halk nazarında onların ciddiye alınmalarının imkanı olmadığını söylüyor.  Garip akımını ve İkinci Yenileri de taklitçi yönleri olduğunu düşünerek eleştiriyor.  3- Bazı bölümlerde Attila İlhan uluslararası ilişkiler konusunda kendi görüşlerini söylüyor. Bunlar daha çok 70 li yılların Türk dış politikası ile alakalı. Tabi Attila İlhan düşünce hayatının da önemli bir kişisi, zannedersem Cumhuriyet' te yazıyordu. Tabi bunlar oradan mı bilmiyorum. Burada da Attila İlhan çokça okumalar, dış politikayı yakından takipler yaptığı anlaşılıyor. Bu bölümde Batılı büyük devletleri, ABD 'yi, Rusya, Çin' I inceliyor, onların davranışlarını yorumluyor.  4- Atatürk dönemi ve İnönü dönemi farklarını inceliyor. Tabi İnönü dönemini ve aydınlarını sertçe eleştiriyor. İnönü döneminde emperyalist devletlerin gücüne yeterince karşı konulamadığını düşünüyor.  Ayrıca Attila İlhan sosyalizmin aynen aktarılamayacağını düşünüyor. Nasıl Rusya'nın, Çin'in, Küba'nın sosyalist anlayışı farklıysa Türkiye 'ninki de farklı olmalıdır diye düşünüyor. Buradan da dışarıdan direkt sosyalizm ithalatı yapmaya çalışanları eleştiriyor. Bu kişilerin böyle yaparak halka inemediğini zaten bu yüzden de sosyalistleri hedef alan tutuklamaların aydınlar düzeyinde kaldığını, halkı etkileyemediği için bu müdahalelere halktan kişilerin doğal olarak maruz kalmadığını söylüyor.  Genel olarak bu eksenler üzerinde gezen düşünceler.  Tanzimat dönemini ve Meşrutiyet dönemi uygulamalarında eleştirilerine çok katılamadım. Misal ordunun Alman subaylarla eğitildi diye hemen Almanya 'nın elinde artık düşüncesi bana hiç doğru gelmedi. Osmanlı sonrasında orduda, donanmada yaptığı yenileşmelerle savaşta oldukça başarılar da sağlamıştır.  Tanzimat Fermanı' nı ve yapanları eleştirmiş, niye ülkenin köklerine göre yenileşmeler yapıldı diye eleştirmiş. Şimdi burada da Osmanlı' nın o dönemki hali malum, bu Ferman zaten bir tercih değil bir baskıya karşı yapılan bir müdahale. Bunu ileryen sayfalarda Attila İlhan da, direkt bu olmasa da olayın iç yüzünü sezdiren o dönemki yabancı sefirlerin anılarını yazarak açıklyor. Burada kendi içinde çelişiyor diye yorumladım. Ayrıca çok uluslu bir devletten nasıl bir kök, öz beklenebilir ki? Türklerin zaten zaten o dönem adı geçmiyor, müslim-gayrımüslim diye ayrılmış bir imparatorluk ve eski şaşalı günlerinden çok uzak.  Ayrıca son sayfalarda geçen, ülke insanına olan inancını anlatışını fazla duygusal buldum. Tamam ülkenin jeopolitik önemi var ve uzun süren bir devlet kurma, impatorluk hafızası var. Lakin bu Avrupalılar'ın Türkiye'den çok çekindiği düşüncesi günümüz dünyasında  pek gerçekçi değil.  Ama bu olumsuz çıkarımları ben bugünden yapabiliyorum. Sonuçta fikirler, düşünceler bir birikimle oluşuyor. Bu yargıları ben kitabın yazıldığı dönemde verebilir miydim, bilmiyorum.  Olumsuz yazdıklarımı görünce kitabı kötü bulduğum düşünülmesin. Benim ilk defa duyduğum tarihi bilgiler, farklı bakmanı sağlayan fikirlerle de karşılaştım. Bir deneme kitabı, bir fikir kitabıyla olumlu ve olumsuz düşünebilmeliyiz. Yazarla tartışabilmeliyiz. Böyle olunca çok daha güzel oluyor. 
Attila İlhan
Attila İlhan
Hangi Batı
Hangi Batı
Hangi Batı
Hangi BatıAttila İlhan · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2012571 okunma
·
475 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.