Gönderi

Parmakları ile gören ressam Eşref Armağan
- Peki renkleri nasıl ayırt ediyorsunuz? - Benim beynimde renk diye bir şey yok, öyle bir görüntü de yok. Fakat neyin ne renkte olduğunu sorarak ezberledim. Kullanmaya gelince, bütün boyalar benim için sıvı bir madde. Renkleri sıralarken yanımdakilere gösterip onların yönlendirmesiyle boyaları diziyorum. Diyelim ki en başa siyahı koyduruyorum sonra sırasıyla beyazı, sarıyı, kahverengiyi, kırmızıyı, maviyi ve yeşili. Sonrasında hangi rengin hangi sırada olduğunu bildiğim için kırmızı elma çizdiğimizi düşünürsek, beşinci tüpü aldığım zaman kırmızı aldığımı ve kırmızıya boyadığımı biliyorum. Ama bir elmayı yuvarlak göstermek görmez için öyle kolay değildir. Görüntünün, renklerin ve gölgenin ortaya çıkabilmesi için ışık gereklidir. Işığın geldiği yönü düşüneceksiniz, elmanın yık alan tarafını açık kırmızı yapacaksınız. Ben boyaların en koyusunu alıp sontasında beyazla açarım. Renkleri öğrenirken; bildiğiniz üzere siyah ve beyaz renk isimleri değildirler. Üç temel renk vardır; kırmızı, sarı ve mavi. Siz boyaları ne kadar karıştırırsanız karıştırın bu üç rengi elde edemezsiniz. Bu üç renkten diğer tonlar Yapılır; siyah renkle koyulaştırılır, beyaz renkle de tonlar açılır. Ben bir maddenin yuvarlaklığını göstermek için bir elma çizdiğim zaman: “Ya bu elmayı yapıyorsun Öğret cim ama yuvarlak görünmüyor” dediklerinde, “Neden yuvarlak görünmüyor?” viye soruyorum. “Senin ışık, gölge kullanman gerekiyor.” diyorlar. Ben “Işık ne?” diye soruyorum. Işık, aydınlık diyorlar. Peki aydınlık hangi boyayla yapılıyor, beyazla. Ha tamam o zaman karanlık da siyah boyayla yapılıyor. Sonra aydınlık ve karanlığı anladım ama elma kırmızı? Elmayı diyelim ki boyadım tuvalde; ipini yapıştırdım sınır olarak, kurudu, astarını attım ve şimdi astar da kurudu en son kırmızıya boyadım. O kurumadan bütün boyaları ilk başta koyu kullandığım için parmağıma biraz beyaz alıp hafifçe ışığın geldiği tarafı açmaya başlıyorum. Fakat bunun tekniğini iyi öğrenmem gerekiyor çünkü ışığın aşağı yukarı oynamasıyla, elmanın gövdesindeki açık renk de aşağı yukarı oynar. Ama bir de gölgesi var. Gölge de mesafesi ile alakalı olarak kısalığı ve uzunluğu değişir. Işığın geldiği yönden ne kadar ışık alıyorsa ona göre bir gölge yapmak gerekiyor. Işığı aşağı indirdiğinizde gölge sonsuza kadar uzar; ışığı yukarı kaldırdığınızda gölge elmanın altına kaçar. Renkleri ve ışıkları da bu şekilde deneyimleyerek öğrendim. İlk gölge yapmayı öğrendiğimde bir elma ve gölgesini çizmiştim. Babama gösterdiğimde, “Ay ne güzel yavrum iki elma yapmışsın.” dedi bana. “Ama ben bir elma yapmıştım orada” dedim. “Gözüme mi inanayım sana mı? Yavrum bir kırmızı elma yapmışsın onun biraz aşağısında da yarısına kadar görünen bir kırmızı elma daha yapmışsın.” dedi babam. “Yok baba o aşağıda görünen gölgesi.” dedim. “Yavrum, kırmızı elmanın kırmızı gölgesi olur mu?” dedi. “Peki kırmızı elmanın gölgesi ne renk olur baba?” diye sordum. Babam biraz düşündükten sonra, “Maddenin gölgesi, hangi renk tabanın üzerinde duruyorsa o rengin biraz koyu renginde olur.” dedi. Yani sarı bir örtünün üzerindeyse sarının biraz koyu tonlarında, mavi bir tabanın üzerindeyse mavinin biraz koyu tonlarında boyanır. Fakat sonrasında öğrendim ki ışığın gücüne göre gölgenin tonları da değişebilir. Bir projektör ışığının gölgesiyle, mum ışığının gölgesi farklı koyulukta olur. Ben bu dereceye kadar öğrenerek 60 seneden beri böyle çalışıyorum.
Sayfa 1315Kitabı okudu
··
267 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.