Bunlar benim oğullarım
Hiç bir kan bağımız yok
Birbirimizin adını, sanını bilmezken
Cana yakın tavırlarına karşılık onların babasıyım
Kan ter içinde şehrin anahtarını versen sorgulamazlar...
Benim oğullarım baldan tatlı
Yanakları allandı
İstanbul'un bir merkez ilçesinde
Kapkara bulutların esrarında
Annelerinin öfkesinden kaçıp gelmişler neşem olmaya
Bunlar benim şerbet kazanına düşen yaverlerim
Yaşlarında kız sevdiler
Meydan okudular şehrin ucube sokaklarına
Arşı deldi hedef koydukları
Annelerinden gizlice kaçıp bana geldiler.
Dıngılı gede zamanları gökyüzünde bereket
Ne bilsin gönül elbet görecek
Bir yaşa gelip olmayacak dönüş
İki geri gelseler tez varmaz bahtı
Annelerinden gizli beni bulup bildiler
Şehir bugün yeşillendi sanki
Gösterişli pencereli putlar yıkılıverdi
Bir sahil kasabasında içerlenirken
Ne öldüm dirildim nede diriyken değerlendim
Annelerinin terliklerinden kaçıp gelip beni bulmuşlar
Belki şuanda kaç evlâdım var...
Ne benden oldular ne benden uzak
Kader öylede böylede karşılaştırdı
Birde bunlara bir bacı lâzım
Annelerinden saklanıp bana hayırlı bir eş bulmuşlar
Tezlikle yandık kavrulduk
Bur türkü yaktım beraber yandık
Bana kahverengi gözlü bir meleke bulmuşlar
Dilim lâl oldu, gözlerim hasretlik, burnuma özlem kokusu gelir
Annelerinden gizli tatlı belâya soktular...
Bugünlük yine aldım yoğurt ve ekmeği
Halkalı pazarında geçmişimi yudumladım
Yol gitmeye 3, 5 kuruşum kalmıştı
Yol benden kaçtı Hızır yetişti
Yokda güller, dağlarda dikenler vardı cesaret varsa...
Benim oğullarımdan biri Haydardı biri Yakup
Beni gökyüzünde bir âlemde buldular
Tenim doğudan elçi, heybetim Ağrı'da esinti
Beni kırk yeri yarıp buldular
Benim balâlarım analarından öte bana can oldular
Tezlikle acunda kavrulduk
Vaktince yoğurulduk
Zamanında hamdık piştik
Vakti gelince yok olduk
Benden gizli bana can olmuş oğullarım...
Ağrı dağının eteğinde
Paladöken'in bir yamacında
Gündüzden geceye
Güneşin söndüğüne şahit olduğunda...
Oğullarım...
Aykut Barış Çelik