İnsanlar, “her şey geçer,” derler –fakat bu dehşet verici bayağılığın menzilini kaç kişi kavrar? Kaç kişi hayattan kaçar, hayat için şarkı söyler ya da ona ağlar? Hayatın beyhude olduğu kanaatiyle kim dolmamıştır? Ama kim bunun sonuçlarıyla yüzleşmeye cesaret eder? Metafizik yeteneği olan insanlara canavarlardan da ender rastlanır - hâlbuki her insan bu yeteneğin unsurlarını potansiyel olarak içinde taşır. Bir Hindu prensinin bir sakat, bir yaşlı ve bir ölü görmesi, her şeyi anlamasına yetmiştir; bunları gören bizler ise hiçbir şey anlamayız, zira hayatımızda hiçbir şey değişmez. Ne olursa olsun hiçbir şeyden vazgeçemeyiz; oysa beyhudeliğin apaçık işaretleri erişebileceğimiz bir yerdedir. Ümitle malûlüzdür, hep bekleriz; hayat da, cevher haline gelen bekleyiştir sadece. Ebediyen askıda kalmaktansa, tarafsız bir ilâh ya da kadavra durumuna indirgenmektense, her şeyi bekleriz - Hiçliği bile. Böylelikle, Tamiri İmkânsız’ı kendine düstur edinen yürek, bundan hâlâ sürprizler umar. İnsanlık, onu yadsıyan olayların içinde âşıkane yaşar...