Gönderi

Üçüncü Bölüm: Suçluluk
Suçluluğun utançla örtüşmesi üzerine yazılmış literatür devasa boyuttadır (örn., Abrams, 1990; Grinker, 1955; Kilborne, 2005; Levin, 1967; Morrison, 1989; Spero, 1984; Wurmser, 1994) ve burada özetlenmesi pek de mümkün değildir. Şu kadarını söyleyebiliriz ki, literatüre katkıda bulunan isimlerin her biri ayrı bir noktaya vurgu yapmış, başka başka teorik açılardan bakmış ve betimlemelerinde farklı nüanslar kullanmıştır. Gelgelelim, yine bu isimlerin çoğunun bu iki olgu arasındaki bazı benzerlik ve farklara ilişkin hemfikir olduğu noktalar da var gibidir. Benzerlikler bakımından, her iki duygulanımın da huzursuz edici olduğu düşünülmektedir. İkisi de özgüveni düşürür. Ve ikisi de içimizdeki ayartılma eğilimini dizginler, “düzgün” davranmamızı garanti altına alır. Farklılıklar bakımından ise, sıkça dile getirilenler şunlardır: (i) utanç büyük oranda görseldir, suçluluk ise ağırlıklı olarak işitseldir; utanç, görülme ve ayıplanma korkularını alevlendirir, suçluluk ise kişinin içindeki kınayan sesleri yükseltir; (ii) utanç deneyimine genellikle fizyolojik birtakım belirtiler (örn. kızarma, çarpıntı) eşlik ederken, suçlulukta böyle bir şey yoktur; (iii) utanç, psikomotor veya sosyal sakarlık veya kontrol yitimi sonucunda (örn. toplum içinde geğirmek ya da gaz çıkarmak, bir kelimeyi yanlış telaffuz etmek) kendiliğin süreğenliğinin sekteye uğramasıyla baş gösterir; suçluluk ise toplumsal veya içselleştirilmiş kuralların gerçekte veya hayalî olarak ihlal edilmesinden (örn. kırmızı ışıkta geçmek, hırsızlık yapma isteği) kaynaklanır; (iv) utanç, narsisist kolonları sağ olsun, sevilen birinin davranışları için de hissedilir (örn. çocuklar toplum içinde uygunsuz davranışlar sergilediğinde), suçluluk ise neredeyse her zaman kişinin kendi eylemleri veya eylemsizlikleriyle ilişkilidir; (v) yapısal açıdan, utanç kişinin arzulanan kendilik imgesine yetişememesinin ve benlik sadık kalmamasının sonucudur, suçluluk ise kişinin kendi üstbenliğinin buyruklarını ihlal etmesinden veya ihlaletmeyi istemesinden kaynaklanır; (vi) utanç, kişiyi saklanmaya iter, suçluluk ise itiraf etmeye; (vii) başkalarının “sessizce” kabullenmesi utancı hafifletir, suçluluğun hafiflemesi için ise başkalarının “sesli olarak” affetmesi gerekir; (viii) utanç, gelişim sürecinde suçluluktan önce gelir; suçluluk gerçek anlamıyla ancak Oidipus sonrası dönemde üstbenlik yerleştikten sonra“ gelişir, ve fix) utanca karşı kullanılan savunmalar arasında kendini narsisistçe şişirme, içe çekilme, başkalarını utandırarak pasifi aktife çevirme yer alırken, suçluluk için kullanılan savunmalara örnek olarak başkalarını suçlamak, dışarıdan gelecek cezalardan korkmak ve mazoşistçe kendini yaralamak gösterilebilir.
Sayfa 70-1Kitabı okudu
·
98 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.